çevirdiğim kitabın yazarının sitesini buldum, ordan iletişim şeyine mail attım, kitabı "my dearest aunt"ınıza ithaf etmişsiniz, acaba ananız tarafından mı babanız tarafından mı aunt diye. normalde sinir bozacak mahrem sorular bunlar...
neyse adam kıpır kıpır heyecanlandı, vay efendim türkçeye de mi çevriliyor, aşırı sevindim, bu kadar titiz çalışmanız falan filan gözlerim yaşardı gibisine. şahsi emailini eklemiş bundan sonraki sorularını burdan sor demiş. şimdi adamı kırmamak için soracak bir şey arıyorum.
+ biliyorum beyim, sen de onlardansın emme.
- onlar kim?
+aha, sinefiller...
- insan film sever de nasıl sinefil olmaz?
+ biz sinefil değiliz ki beyim.
- ya nesiniz?
+ hobi düzeyinde elhamdülillah... o senin dediklerin moda'da yaşarlar.
Canınızı sıkmak istemem ama Konda ve metropoll anketleri doğruysa, Erdoğan’ın seçimi rahat kazanacağı görülüyor, meclisteki sıkıntıyı da iyi parti ile aşarlar. O taban 5 yıl daha ranttan mahrum kalamaz, ayrıca koca Türk devletini Kürtlerin eline bırakmazlar
mesela ruh eşinizi bulup evleniyorsunuz. her şey harika. aradan beş yıl, on yıl geçiyor. her şey hâlâ harika. bir gün eşiniz zurna çalmaya gönül veriyor ve evde zurna çalışmaya başlıyor.
bu durumda kadıköy'den kınalı'ya yarım saatte vapurla gelip bir kahve içip dönen kişi akbile 44 tl ödeyecek. kahveyi de şansı yaver gidip yirmi liraya içse. 64. iki kişi gelseler 128. iki de çocuk getirseler, çocuklar birer simit yese gazoz içse 200 lira. yemek memek yok he.
bir gün eve geliyormuşum anahtarı unutmuşum karşı komşu nurgül abla bornozla kapıyı açıp gel bizde bekle istersen diyormuş meğersem nurgül abla ab proje yöneticisi olmuş 120 sayfa kitabın çevirisi için 4000 euro fon bulmuş kitabı bana çevirtm
o zaman bir de öbür taraftan bakalım: hayvan düşmanlarının dönüp dolaşıp kadın düşmanlığı da yapması tesadüf değil çünkü biraz eşeleyince incel nüfusuyla epeyce örtüştükleri kolayca görülüyor. çocukluktan beri köpekten korktuğu için hepsinin ölmesini isteyen otuzbirciler ordusu.
Önce itperest diye bir şey uydurdular. Şimdi de bu itperest dedikleri kişilerin kadın, evde kalmış ve başıboş olduğunu söylüyorlar.
Konu sadece sokak hayvanlarıyla ilgili olmadı hiç.
insanlar kaldırımlara sıçmak istiyor, siz çam ağaçlarına süs takınca psikoza giriyor, dekolteniz yüzünden evleri depreme dayanıksız hale geliyor çünkü daha yirmi yıl önce orduevlerine giremiyorlardı.
buu sinek ilaçları... doksanlarda bunları odaya şöyle bir fıslatınca sivrisinek, karasinek, fare, kedi, köpek, aile büyüğü, ne varsa on dakkada kaskatı kesilip cehennemi boyluyordu.
ne demek lan dedemin babası veteriner. daha ne kadar elit olunabilir? benim dedemin babasının kim olduğunu kimse bilmiyor, herkes yirmi yaşlarında öldüğünden birbirini hatırlamıyor. babam dokuz yıl ilkokul okumuş, okuma yazmayı anca teorik düzeyde biliyordu.
15 yaşından falan sonra hep kadınların dev çoğunlukta olduğu, erkek sayısının üçü geçmediği sınıflarda okudum. iş hayatı da öyle devam etti, erkek nüfusu yüzde onun altında kaldı. kırk yılda bir erkeklerle çalışmak zorunda kalıyorum... yav erkekler insanlığın basuru gerçekten.
çevirdiğim kitapta
"But there is another possible explanation, namely that..."
diye cümle geldi
"Bir ihtimal daha var, o da..."
demek dışında bir çare göremiyorum. editör beni laubalilikle suçlarsa düelloya kadar yolu var artık.
yok sağlık regülasyonu çevre koruma bilmem ne derken şimdi odaya yarım tüp zehir bassan bile sinekte sadece hafif bir anksiyete ve gelecek kaygısı yaratabiliyorsun anca. bırakınız yapsınlar, bazı şeyler regüle edilmesin lütf ya.
ecnebinin bir lafı var: you fuck me once, shame on you. fuck me twice, shame on me. yani bana bir kez lanet ettin, senin terbiyesizliğin. ikinciye ettirirsem suç bende.
roma'nın orta anadolu halkına dair görüşlerinin bugünkü stereotiplerden çok da farklı olmaması çok acayip. "zehirli yılan kapadokyalıyı sokmuş, yılan ölmüş" diye laf varmış :)
murat orta yaş krizlerinin en başından beri beraberiz ne cehaletin azaldı ne hasisliğin. küçük, kıymetsiz ve yetersizsin. bu yaşından sonra herhangi bir alanda bir adım ileri gidebileceğine dair bir emare de yok. bu kadar tırmalamaya değer mi?
alev alatlı doğru yere oynuyor. insanlar en çok okumamayı meşrulaştıracak ama düz kekoluk gibi de görünmeyecek akıllıcamsı perspektiflere aç. ilber'in büyüsü solarken güzel hamle.
@ss_slck
Devletler gücü ölçüsünde hareket etmezler. Her üyenin veto hakkı vardır. Nato'ya gönüllü girersiniz veya girmezsiniz, Nato hiçbir ülkeyi kendisine üye olması için işgal etmez, tehdit etmez veya zorlamaz.
sayko bir talebeyle yoklama gavgasından çıktım. gerçekten herhangi bir sorumluluk duygusu olabileceğini kabul etmiyor artık genç arkadaşlar. yoklamayı sırf kalpsiz bir köpek olduğum için aldığımdan hiç şüphesi yok. rica da etmiyor İTHAM EDİYOR.
size özel değil, zaten editörü de silmişler dikkat ederseniz. çok saçma hakikaten ama hakları tabii. yakında çevirmeni de sileceklermiş hamdi bey üstünüze alınmaya gerek yok. başka yerlerde eski çalışanları kurşuna diziyorlar bunda anormal bir şey yok hamdi bey.
@hamdiakcay01
hamdi bey; merak edip yayınevinden birini aradım. çünkü çok saçma hakikaten. size özel bir durum değilmiş. artık kapak uygulama künyede yazmayacakmış. bence hakları bu kadarı. bazı yayınevleri kapak uygulamayı hiç yazmaz künyeye. adı üstünde uygulama.
buradan tanıyıp sonra üç boyutta tanıştığım insanların en çok konuşma seslerine şaşırıyorum. hiç tutmuyor. onlara atadığım seslere ihanet ediyorlar. bizim insanımız asla kendisi için iyi olanı doğru olanı tespit edebilen bir halk değil halkımız cahil.
yaprağm, kalabalık fazla geldiyse çocukluğundan bu yana bir işe yarasaydın da istanbul beykoz'dan tuzla'ya, sarıyer'den avcılar'a kadar halkın sahillere rahatça erişebildiği bir şehir olsun diye uğraşsaydın. o zaman herkes beton çölü mahallesinden beş on dakikada suya erişirdi.
bu 30-40 yaş arası her şeyi aşırı çok bilen sol tandanslı erkek anonim twitter personalarının çırılçıplak soyulup ringe atılarak horuz gibi dönüştürüleceği bahis geliri ve seyir zevki odaklı bir projem var, kimler katkıda bulunur tşk
hayvan gibi para veriyoruz yok netflix yok disney bilmem ne. emek sömürüsü bu hizmetlerin kalitesinin de düşmesi, dolayısıyla kazıklanmak demek. bir omuz atın da şu ses gür duyulsun, gittiği yerden de ses gelsin.
#Altyaz
ıSeslendirmeÇevirmenleriSusmuyor Aracı kurumlara verilen çeviri bütçesinin bazen ancak %5'i çevirmene ulaşıyor. Çevirmenin aylık kazancı asgari ücretin yarısına bile erişemeyebiliyor. Meslektaşlarımız geçinebilmek için girdikleri iş yükünün altında tükeniyor.
#S
ömürüyeDurDe
situationship ne demek artık hiçbir şeyden hiçbir şey anlamıyorum zaten olay patlayana kadar temu'yu da fingirdeme uygulaması zannediyordum bimilyoncu alışverişinden öyle bir şehvetle bahsediyordunuz
benim yanımda açık ilişki situationship gaslight zart zurt demeyın 1988de ölen dedemin reenkarne olmuş haliyim ve zazayım beynim açık ilişki ve affetmek gıbı bazı kavramları algılamıyor
dönemin edebiyatında (bile) şu kadar kuvvetli, çarpıcı cümle yok ya:
bana bakın dedim. içinde bulunduğumuz vaziyeti bilesiniz. bundan başka subay olarak da yerinizi bilmelisiniz. padişah düşmanınızdır. yedi düvel düşmanınızdır. bana bakın, kimse işitmesin, millet düşmanınızdır.
biricik kişinin verili andaki kırılgan ruh halinin bütün her şeyler hiyerarşisinin en tepesinde olması inanılmaz bir şey değil mi ya, son beş-on senede uyduruldu bu ve kaldı.
doğrusunu unutturmak değil bu. doğrusunu güncellemiş, tashih etmiş. doğrusunu kensıllamış, here i am demiş, yeni ama kadim bir hakikatin hükmünü vermiş.
"...simon ferns from vice news reports that the kuym-aktivist movement members in istanbul specifically target galleries in recently gentrified areas and perform what they call the 'kuymak twist' on works of modern art..."
kitap çevirmenlerinin doktorlar gibi twit atma zamanı geldi. bence konferans çevirmenlerini hedef almalılar. "kaynımın ekoloji konulu paneline simultaneci çağırdık üç saatte 6000 lirayı aldı gitti biz bir kitap çevirip o kadar alıyoruz" gibisine.
bu son ~2 yıl içinde internet otuzbircisi genç yetişkinleri hiç anlamadıkları bir fikre örgütleyen dehanın karşısında şapka çıkarıyorum. tek ses, tek yürek böyle bir avel ordusunu milyar dolarlık fon verseler benim diyen kuramaz.
gazetecilik tarihinin kilometre taşlarından biri, şu kitap, on yıllar sonra türkçede yeniden yayımlandı. müsaade ederseniz hakkında birkaç not düşeyim.
akp'li ev sahibim hakkını helal et oğlum dedi, helal olsun emmi dedim. 11 yıl hiç canımızı sıkmadı, aşırı da ucuza oturduk istanbul'un ortasında.. ev sahibi karşıtı söylemlerinde kendisini istisna tutuyorum gerçekten iyi bir adam, emekli inşaat ustası.
bu piçlerle ilgili en korkutucu şey aslında aynı zamanda en olumlu şey de. çok küçük çaplı sataşmalar, fırsatçı kuduzluklar haricinde düğmesiz kumandasız hareket etme ihtimalleri sıfır. dolayısıyla düğmeyi tutanın ensesine çökülebildiği anda mesele çok büyük oranda çözülecek.
bu ayılar doktor dövdüğü için doktorlar artık sadece kendilerini dövmeyeceğine emin oldukları (benim gibi) yüzü batıya dönük, şen, latif, yer yer müstehzi olsa da hayatın hafifliklerini ve neşeyi önemseyen , gözlerinin içi gülen insanlara kötü davranıyor. yine kaybeden biz olduk.
on dört üniversite bitirdim dört yüze yakın ülke gezdim italyancanın yatakodası lehçesini dudaklarımı kıpırdatmadan konuşabiliyorum fakat evime her gün bir şişe mütevazı viski götürecek kazancım yok yazıklar olsun bu ülkeye allahın belası ittihatçılar
Alsancak’ta 2 insanımızın canına mal olan elektrik kaçağıyla ilgili haber yapmış, yıllar önce uyarmıştım. Yetkililer alanı kazmış, sorunu giderdiğini söylemişti oysa. Yazık, bu ülkenin insanının canı bu kadar ucuz olmamalı.
kafamı bir şeye veremeyince sikayetvar sitesinde veya agos'un "toplum" haberlerinde (sürekli cemaat içi mal ve yetki kavgası, epey hareketli bir gündem) geziniyorum. ikincisini epeydir ihmal etmişim, patriklik geçen sene bir kuyumcuyu feysbukta gevezelik ediyor diye aforoz etmiş
kimse umursamıyor murat, yıllardır benim de kitaplarım var ben çok akıllıyım lütfen beni aranıza alın diye ağlaya ağlaya biriktirdiğin ve "herkesten ince görüyorummm" favı toplamak için yemleyip durduğun çöp takipçi yığını haricinde kimse umursamıyor
Bu yazdıklarıma gayet önemsiz bir konuya değinildiği için zamanı değil deniyor ama ben tam da minik olduğu için gözden kaçan veya bilinç düzeyi düşük davranışların büyük arka plana dair önemli ipuçları barındırdığını düşünüyorum. Gerçi bu yaklaşımı kim umursar onu da bilmiyorum.
bu sapıklar kötü olmaktan bağımsız, hasta. çok zor bir hastalığınız var, biz buna katlanabilecek durumda değiliz. tedavi olana kadar bizden değilsiniz.
meselaaa bir gün kalkıyoruz böyle yaşanmaz deyip hiçbirimiz işe gitmiyoruz. her şey durduğu için bir şeyler değişmek zorunda kalıyor. sadece bir fikir.
akıl sağlığını korumak öfkeyi diri tutmaya engel değil. normale dönmeyelim ama delirmenin de kimseye faydası yok. geceleri uyumaya yardımcı bir şeyler tüketin, günde yarım saat da olsa yürüyün, insanlara görüşme fırsatı yaratmaya çalışıp dertleşin.