Size de sıkışık kaldırımlarda yürürken karşıdan gelenle çarpışmamak için sadece siz büzülüp toparlanıyormuşsunuz da bu onun umurunda bile değilmiş gibi geliyor mu?
Diyelim 2 öğrencinin sınav kağıdından, birinin ezberci olduğunu, doğru yanıtladığını görüyor ve tam not veriyorsuruz; öbürü ezberci değil eksik yazmış ama yazdıkları kendi kelimeleriyle, yaratıcı, yetenek ifadesi ama notu düşük veriyorsunuz. Niye çünkü biçimselci bürokratik akıl.
Sigara kullanmanın fiziki dahil birçok sebebi var; ben kaygıyla ilişkili yönlerine dair fikirlerimi yazacağım.
Sigara içmeyi mola vermek gibi düşünebiliriz. Çok içen çok mola veriyor; demek ki taşıyamadığı şeyler var. İstiap haddi aşılınca geriliyor. Egosu, benliği ona yetmiyor.
Bence balkon harika bir icattır ve esasında içedönüklere hitap eden bir mekandır. Çünkü içedönükler ara bölgeyi, geçiş alanlarını (Winnicott) severler. Bir kafede, insanlarla ama yalnız olayım gibi. Gözlemi, incelemeyi severler ama kendilerini konuşarak ifade etmeye bayılmazlar.
Gelişen Türkiye'nin insanları balkonu anlamadı.. Onu salona, yatak odasına dahil ederken metrekare kazandığına sevindi de, her evden bir düş odası eksildiğini fark edemedi..
Çünkü cihaz masada. Masa ile kütüphane arasında da iskemle var.
Arka planda kütüphane bulunmasının "hava atma" niyetiyle açıklanması, insanların kendilerini olmadıkları gibi göstermeye çalıştıklarını varsayan kinizmin yalnız ülkedeki derinliğine işaret ediyor.
Doğan hoca niye bu kadar sevildi. Çünkü elitti ama sosyal kökeni itibariyle halktandı. Dili sadeydi, insanlara üstten hitap etmiyordu ve bu da iyi eğitimli bir elit oluşunun üzerini örtüyordu. Ümit veriyordu. Ulaşılabilir biri izlenimi uyandırıyordu. Elitist olmayan bir elitti.
Sokak köpeklerinin öldürülmemesi gerektiği fikrini savunmak için bir vegan, hayvansever hatta köpeksever olmanız şart değil. Aksi halde sevmediklerimizi öldürebiliriz noktasına gelmek kolay. Seversek elbette öldürmeyiz ama ama meselenin referans çerçevesi sevmek değil adalet.
Size de kalabalık kaldırımlarda yürürken karşıdan gelenle çarpışmamak için sadece siz büzülüp toparlanıyormuşsunuz da bu onun umurunda bile değilmiş gibi geliyor mu?
Bu daha çok gençlik işi. Kaç göç, kim kimin yörüngesinde, kim kimi önce arayacak, kim onsuzluğa dayanacak rekabeti. Buna da sevgi deniyor ama bu arzu. Arzu da arzulanma arzusu. Benim arzum kıymete binsin arzusu. Arzum arzulansın arzusu.
Hegel bunları iki yüzyıl önce yazmıştı.
Kültür başkentinin kültür merkeziydi. Yetişemeyeceğiniz bir üretkenlik, canlılık ve bolluk vardı.
24 saat yaşayan bir yerdi.
Ne başkent kaldı ne kültür.
Tr'deki üniversitelerde genellikle genel kültür ve entelektüel beceri kazandırmaya yönelik eğitim verilmiyor. O zaman da diyelim ki ameliyattan çıkıp, yarım kilo et yediğinden bahsediyorsun. Düşünme ufkun böyle oluyor çünkü.
ABD'de çalışan Türk doktor:
“Hastanede çıkan yemekten fazla alabiliyoruz. Bugün yarım kilo et yedim hastane yemeğinde.
Ayrıca senede 1.500 dolarlık yemek kartı veriyorlar. Bununla hamburger gibi şeyler alabiliyoruz, hastanedeki Starbucks'ta harcayabiliyoruz.”
Abartılı hareketler, jest kullanımı ve yüksek sesle konuşma, inandırıcı olma gayretinin arkasındaki güvenmezliğin, "ağlamayan çocuğa meme vermezler" sözünün ardındaki çaresizlik ve farkedilmeme endişesinin, muhataba ulaşmak için dikkatini çekmek gereğinin hissedildiğinin işareti.
İntihar eden birinin zihni fazlasıyla nettir. Sanıldığının aksine, katlanılmaz duygusal acılar çekmekten, üzüntüden kahrolmaktan çok yaşadıklarına anlam verememek intihara yaklaştırır. Aslında bir insanın taşıyamayacağı bir psikolojik acı yoktur. Anlamsızlığın acısı hariç.
Sigara dumanının açıkta ve uzaktan bile duyumsanabilen hiç hoş olmayan belirgin ve kesif bir kokusu var. Nasıl ki pis kokan biri bunu kendi algılamıyorsa tiryakiler de algılamıyor çünkü o koku sürekli yanlarında.
Çok kötü kokuyorsunuz ve bu içmeyenler için bir tür kötü muamele.
Yorgunum sanıyor ama aslında amaçsız. Amaçsızlık çok yorucu bir durum. Demotivasyonu onu yoruyor çünkü kendine yük olmaya başlıyor ve ağırlaşıyor.
Nietzsche'nin "ağırlığın ruhu" dediği bir haleti ruhiye vardı. Bu ibaresini önemserim ben.
Bir insan, kendisinden beklemediği bir davranışta bulunduğunda, kendine ihanet ettiğinde, kendi gözünde eksildiğinde, vakurluğunu yitirdiğinde, kısacası azaldığını hissettiğinde, kendinin de yasını tutabilir.
Aslında çocuklar hariç hemen herkes yaslıdır.
İstanbul derelerle doluymuş. İnanılmaz bir yaşama zevksizliğiyle dereler hayatımızdan çıkarıldı. Çıkarı, pratik yararı ve kullanışlılığı bu kadar dar çerçevede anlamak geç pragmatistlerin bile kabul etmedikleri bir zevksizlikti.
Birisine daha çok kendi başına takılıyor diye kibirli denemez.İçe dönükler doğaları gereği kibirli değiller. Onlar öyle mutlular. Siz bu sebeple kendinizi dışlanmış hissediyorsanız, kendinizi merkezde görüyorsunuzdur. Gezegeniniz olmadı diye o sizi reddetmiş, dışlamış filan değil
Bence iyi bir dinleyici olmak da zekiliğe işarettir ve iyi dinlemenin de nezaketle bir ilişkisi vardır. O kadar ki, dinlemeyen birisi nazik birisi olamaz.
Tvit atamıyorum. Bu tvit tvitlenirse ilk olacak ve yolun açıldığının da işareti olmayacak. Bir süre önce buradan gidiyordum; beklemediğim kadar kalmamı isteyen çıkmıştı ama Ekşi'de beni karalayanlar tekel oldu ve olumlu düşünenler kayboldu. Devam istiyorsanız lütfen destek verin.
Hassas/duyarlı insanların sert tepkileri kırılganlıklarından değil, yüksek çözünürlüklü algılarıyla, en ufak bir hoyrat ve umursamaz, agresif ve diğerini değersizleştirmeci tavrı da yakaladıkları için. Bu kaba tavırlarını, düşük çözünürlüklü sahipleri bile algılamıyor olabilir.
Tr'de üniversite eğitiminde, genel kültür ve entellektüel becerilere yönelik, İngilizcede liberal arts denen alanda derslerin olmaması sebebiyle, seri halde, tek boyutlu yetişmiş mezunlar ve profesyonel meslek insanları yetişiyor. Bu muazzam bir eksiklik. Kimse bunu konuşmuyor.
Bebek (infant) dünyanın ondan ibaret olmadığını gerçeklik ona direnince anlıyor ve bu onda bir hayal kırıklığı yaratıyor. İstedikleri sadece o istediği için olmayınca ayrışıyor,zamanı hissediyor ve köşesine çekilip kendini iyileştirmeye yöneliyor yani öznelliği kurulmaya başlıyor
Dün bir "doktor cinayeti" daha işlendi. Bunun üzerine çok şey yazıldı. Ben yazılmayanı yazacağım.
"Doktor cinayetleri"ndeki artış yalnız ülkedeki anominin hem bir işareti hem bir boyutudur.
Anomi ise suçun veya sapkınlığın artması değildir; suçun artık bir suç görülmemesidir. >
Osmanlıda Lgbt yoktu sözü Batılı bir örtük söylemi içeriyor muhtemelen; zira Osmanlıda normal sayılan eşcinsel ilişkiler, Tanzimatla birlikte Batı etkisiyle anormal görülmeye başlanmıştı.
Mezkur geçmişi yadsımak da onun ürettiği suçluluk duygusuna karşı bir savunma olabilir.
Tr'de üniversitelerde genellikle liberal arts yani genel kültür ve entelektüel beceri kazandırma eğitimi yok veya çok yetersiz. Dolayısıyla, profesyonel meslek sahipleri de tipik olarak sadece işlerinde donanımlı ama genel kültür ve entelektüel becerileri yönünden zayıf oluyor.
Bu biçimselci bürokratik aklın içi boş eşitlikçiliği ve safdilliği o yeteneğin önünü kapayabilir çünkü sonuca yönelik çalışan sayısız ezberciyi hedefine ulaştırken diğerinin beceri, yaratıcılık, yazdığına sonucu için değil kendi için değer verme yönünü algılama becerisi yok.
"Kıyamam benim yavrum" tavrıyla el bebek gül bebek yetiştirilen çocuklar yüzünden zora gelemeyen ve kayırılmamayı kendine haksızlık sanan şişik ve zayıf egolu, savunmacı ve suçlayıcı sayısız insan yetişiyor fabrika üretimi gibi.
Hiç yamalı giysi giymemiş, evinde dikiş makinası olmayan, soba yakmamış, benim gibi avukatlık bürosunun telefonuna ancak bir akrabasının telefonunu nakletmesiyle sahip olabilmiş (yıllarca beklebilirdi), hoca dayağı yememiş, ilk günler hariç okullarına kendi gitmemişin lafına bak.
Toplumsal cinsiyetler arasında rol ayrılığı bitecek rol paylaşımı başlayacaktı. Ama çocuk kreşe/bakıcıya emanet edilir, yemek piyasadan getirilir ve temizlik eve gelen anonim "kadın"a bırakılır oldu. Erkekler de çocuk bakacaktı, kadınlar da bakmamaya başladı.
Kazanan piyasa oldu.
Esas kastratör bizim anneler. Çocukları ondan ayrılmasın diye hep bir eleştiri hep bir yetersiz bulma hep bir çocuk yerine koyma. Esas duygusal ilişkisini kocasıyla değil evladıyla kuruyor çünkü. Özellikle de erkek olanıyla.Erkek çocuk babası karşısında bedavadan zafer hissediyor
Annem gelmeden iki saat temizlik yapıyorum, yine de her geldiğinde her şeyin çok güzel ama çok düzensizsin diyor kadın 28 yıldır çocuğunu kabul etmiyor.
Doktorların özellikle de yeni nesillerden olanlarının içinden, nasıl olup da tıp alanının dışında bu kadar cahil kalabilmiş, okumuş insana yakışmayan düşünce ve tavırlara sahip ve inceliksiz çok sayıda kişi çıkabiliyor böyle? Beyaz önlüğünü çıkarın, vasatın vasatı sayısız mezun.
Kaygısını taşıyamıyor. O zaman da mola vermek istiyor. Çünkü sigara içerken, kaygısı yok olmasa da askıya alınıyor.Çünkü sigara içmek dikkat istiyor: Ateşi sigaranın ucuna denk getirecek, ağzına götürüp bir fırt çekerken kendini unutacak,hayata ara verirken yaşadığını hissedecek.
Narsisist insanlar size aslında veremeyecekleri değerli şeyleri vaad ediyor gibi görünürler ve bu sebeple kendilerine özgü bir cazibeleri vardır. Bu cazibeye kapılanların uzattıkları el asla sıkılmayacaktır ve cazibeyle karışan hayal kırıklığından daha kötüsü de herhalde yoktur.
Fransa'da liselerde hocalık yapmış bazı isimler:
- Gilles Deleuze
- Simone De Beauvoir
- Maurice Merleau-Ponty
- Emmanuel Levinas
- Jean-Paul Sartre
- Henri Bergson
- Pierre Bourdieu
- Claude Levi-Strauss
Bu liste bize bir şey söylüyordur sanırım.
İnsanın kendi potansiyelini hayata geçirememesi hüzünle karışık bir öfkeye yol açıyor.
Hayal kırıklığının ürettiği bir duygulanım.
Bu hüzünlü öfke için bir kelime bulmalı.
Bu hüzünlü öfke, Tr'de bence çok kişide var; çünkü yetenekli birçok insan az ya da çok "harcanıyor".
Gereksiz ve pahalı hiçbir şey almam. Bahçeli evde yaşıyorum ama bahçe gerekli. Buzdolabım 60 yaşında (ciddiyim), arabam 96 model, Tv tüplü, bulaşık makinası yok (evde 4+ kişi değilseniz gereksiz), mikro dalga bile yok.Ama müziğe para harcıyorum çünkü benim için değerli ve gerekli
Öğretmenler gündelik hayat düzenlerini açığa vurarak stratejik bir hata yaptılar. Burası sıklıkla fikriniz bile alınmadan yargılandığınız, sizin size anlatıldığı, size sizin üstünüzden bakılan yani vasilik taslanan, genellikle iyiniyetsiz, gergin ve kavgacı bir yer.
Çünkü taşınamayan kaygı çok baskın bir duygudur. Adeta yaşamamak demektir. Yaşarken ölmek gibidir. Bir saniyeliğine bile olsa tekrar yaşamaya başlamak, dünya varmış demek için bir fırt çekilir. Bunun için bağımlı olur tiryakiler. Bir saniye yaşamak için. Ama bedeli inkar edilir.
Bugün üniversitede atm cihazına geldim kimse yoktu sonra biri çıkageldi ona dedim ki benim işim uzun sizinki kısaysa siz öne geçin. Öne geçti, teşekkür etmedi ve muhtemelen evin tüm aylık faturalarını ödedi. Bu tavır artık tipik sanırım. Artık kimse teşekkür etme ihtiyacı duymuyr
Sigaranızı nerede içecekseniz için ama dumanını benim ve benim gibilerin havasına ve aldığımız soluğa karıştırmayın. Bıktık sizin tacizinizden.
"According to the World Health Organization (WHO), approximately 600,000 people die each year from exposure to second-hand smoke".
Bu kadar aşılı insan aşısızlardan test zorunluluğu kalktı diye kendisini boşa aşı olmuş diye düşünecek hâle nasıl geldi, buna nasıl izin verdi ve bu nasıl başarıldı.
Benim Z kuşağında gördüğüm özellikler: Aslında zekiler fakat çalışma sürecini zamana yayamıyorlar ve bu anlamda disiplinsizler, bilgiyle ilişkileri "kullan at" modunda, ilgi ve dikkatlerini bir ders kitabı okuyacak kadar bile sürekli kılamıyorlar, yol gösterenleri olmamış gibiler
Yan koltuklarda birbiriyle sohbet eden 2 adam var. Biri dedi ki "İslam ülkesi olduğumuz için Korona bizde olmuyor". Sonra da iki kez direkt, geldiği gibi, tükürük yaya yaya hapşırdı.
Ortaçağda vebadan korunmak için toplu duaya giderlermiş. Duada birbirine bulaştırıp ölürlermiş.
Sevdiğini yitirmenin getirdiği olgunlaşmanın bedeli Dünyanın büyüsünün yitirilmesi oluyor.
Ben daha öğrenciyken babamı aniden kaybedince omzuma ağır bir ek yük binmişti ve sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı.
Birisi demişti: Fitness fiziğimiz için neyse okumak da akıl için odur diye. Okumak sadece öğrenmek, düşünceler üzerine düşünmek, bağlantılar kurmak, gözden geçirmek, hatırlamak, esinlenme imkanı yaratmak vb değildir aynı zamanda bir akıl sağlığı meselesidir.Yoksa hımbıllaşırsınız
Götürürler. Tr'de aile başta özel alan bir disiplin alanıyken kamusal alan bir serbestlik ve keyfilik alanıdır. Evine terliksiz kimseyi sokmayanlar caddedeki çiçek saksısını küllüğü yapar.
Ortak sorunların büyük bir kısmı gereken kamusal bilincin eksikliğinden ileri geliyor.
Bazen en iyi terapi yaşam biçiminizi ve ortamınızı değiştirmenizdir çünkü sizi kısıtlayan şey yaşadıklarınızı açıklamanızı ve anlamanızı engelleyen şey yani yaşam koşullarınızdır.
Küsme tavrının ardında, birini kendinden mahrum bırakararak onun canını acıtma isteği de var. Fail bu tecrübeyi daha önce yaşamış olmalı ki birinin sevgisinden veya kendisinden mahrum kalmanın acısının ne demek olduğunu bilsin. Dolayısıyla, küsmekte bir kibir de gizli.
Alıntıları hariç, kendi kaleminden tek cümle Kant okumamış felsefeciler, tek cümle Marx okumamış sosyologlar, tek cümle Keynes okumamış iktisatçılar ve tek cümle Weber okumamış siyaset bilimciler çıkıyor üniversitelerden. Bu çok dolayımlı bir eğitim. Kulaktan kulağa oyunu gibi.
Mizah yapmayı virüse ve hastalığa karşı aldırmazlık, boşvermişlik veya aymazlık tavrı ya da belirtisi sayan bir kesim var. Asık yüzlü olunca virüs korkup kaçacak sanıyorlar zaar. Mizah yapanın yeterince kaygı hissetmediğini nereden çıkarıyorsunuz ki? Mizah olgun bir savunma.
Kirada evin var: Sorun
Kiracısın: Sorun
O otomobil alacaksın: Sorun
Taksi lazım: Sorun
Kimlik bilgilerin: Sorun
Üniversite eğitimi: Sorun
Birikimin var: Sorun
Çocuklara kreş:Sorun
Asgari ücret asgariye yetmiyor: Sorun
Yaya geçidinden geçmek: Sorun
Aktif içiricilerden kaçmak:Sorun
İstanbul Üniversitesi’ne ait kampüslerin halka açılması sonrasında ders işlenirken vatandaşlar öğrencileri, öğrenciler de vatandaşları seyretti.
Bazı vatandaşlar ise amfide ders çalışan öğrencilerin arasında fotoğraf çekildiler.
Genellikle (most of the time), ortama göre fazla liyakatlıysanız, harcanırsınız.
Aklıma Nietzsche'nin doğada aslında güçlüler yok olurlar çünkü onlar tekdir ama zayıflar bir araya gelip dayanışırlar sözü geldi yine.
Üniversiteye kadar geçen 12 yılda, öğrencilere yol tarif edebilecekleri kadar yabancı dili ve "sen" dilini kullanmama becerisine sahip olacakları bir münazara ve retorik görgüsünü kazandıramıyoruz.
Yazık o yıllara.
İçedönükler gündelik hayatın hayhuyu içinde sakinleşmek ve yatışmak için kendileriyle daha çok başbaşa kalmayı ister. Çoğu insanın doğallaştırdığı o hayhuy, içedönükler için kendileriyle aralarına giren bir engeldir. İçedönük olmak dışarıya ve insanlara duyarsız olmak değildir.
Introvert birinin öyle olmayan birine kendini anlatması çok zor.
Yakın çevreniz sizi bilir ama çember genişledikçe kim olduğunuz sorusu "ne olduğunuz" sorusuna evriliyor.
"Aman o bizimle görüşmek istemez, otursun evde kitabını okusun"
Bu sizce de biraz aşağılayıcı değil mi?
Ülkeyi değiştirmek istiyorsanız yaya geçitlerinde yayalara yol vererek başlayabilirsiniz. Toplumsal hayatta minik mesele yoktur çünkü herşey ilintilidir. Kaldırıma aracınızı park etmeniz kamusal alandaki tavrınızı yansıtır. Bunlar niceliksel olarak ölçülemez. Hak yeme hak yemedir
Karsu'nun depremzedeler için performansının tam kaydı. Ağlamamak zor.
Müziği eğlenceden ibaret görmek ona adaletsizlik. Müzik bir ifade biçimi. Dilden de kıdemli oldugu için daha güçlüdür. Benliğin dibindedir müzik. Edebiyattan da etkili zira daha yaşlıdır
Sokakta saldırgan köpek istememek başka köpeklere karşı hissiz olmak başka köpeklerden nefret etmek başka. Köpeğe "it" diyen gayet belli kesimden olmaksızın da sokakta köpek istemeyebilirsiniz ama sokakta tek köpek de kalmasa bu kesimin nefreti bitmez. Nefretlerinde çürüyecekler
Bizim kuşak bisiklete binen, ağaçlara çıkan, arkadaşlarıyla sokakta zaman geçiren ve oyun oynayan, okula kendi giden (servissiz, gözetimsiz ve nezaretsiz), günü dışarıda geçen son kuşaktı belki ve bu gündelik hayatın kaybının inanılmayacak kadar önemli sonuçları var.
Tr'de niye süper ligde üniversite yok anlamında itham edici sözlerin sarfedilmesini pek zekice bulmuyorum. Tr neredeyse üniversitesi de oradadır. Siz yaya geçitlerinde yayalara kendiliğinden yol verdiğinizde Tr üniversiteleri de muhtemelen süper lige çıkar. Kendinizden başlayın
Saygılı insan saf, agresifleşmeyen insan korkak, iyiniyetli insan aptal, sessiz insan duyarsız, sakin insan duygusuz, içe dönük insan ilgisiz, dürüst insan kolay kandırılabilir değildir.
Kovid için D vitamininin yararı belgelenmişken, vaktiyle gidip de park ve bahçelere oturmayın, bilime güvenin diyenler ve parkları kapatıp ahaliyi güneşlenecekleri en uygun yerlerden mahrum edenler dedikleriyle ve yaptıklarıyle kalacak tabii. One way ticket
Doktor grevi pandeminin orta yerinde,
Halk sağlığı meğer ne kadar da önemliymiş gözlerinde !
Ama yoğun bakımlar boş demek ki yoksa iş bırakmayı düşünmezlerdi tabii ki de.
Saygılı insan saf, agresifleşmeyen insan korkak, iyiniyetli insan aptal, sessiz insan duyarsız, sakin insan duygusuz, içe dönük insan ilgisiz ve çekingen, dürüst insan kolay kandırılabilir değildir.
Tütün içmek her yıl sekiz milyon insanın ölümüne sebep olduğuna göre bir halk sağlığı sorunu ve bu sebeple sigara içmek tamamen yasaklansın. Genelge yeter. Zaten sigara içmek bir temel hak da değil.
"Ramazan ayında, kamusal alanda gündüz suç içtiğini gösterme" demek, başörtünü seküler kamusal alanda takma demeye benziyor. "Sen kendi mahallende yaşa, biz kendi mahallemizde yaşayalım" ama aynı kamusal alanı paylaşmayalım mantığı. Hatta, o da yetmez, komşum da benim gibi olsun.
Sık gittiğim, midenizi bozmadan makul fiyata yemek yiyebildiğiniz eski esnaf lokantası kapattı, gittiğim büyük bahçeli ve ağaçlıklı kahve kapatıldı, bir diğeri kapandı, işini bilen çantacım (ben çanta meraklısıyım) kapattı. Ben de kentin ve hayatın bu değişiminden bıktım usandım
Yalnız ülkede zor filizlenen ve korunması zor olan şeylerden biri de heves.Heves kıran öyle çok şey var ki.
Çalışmaya çalışmak da çalışmaktan daha yorucu. Sisifos mitindeki gibi bi şiy. Bıraktığın yerden devam etmen neredeyse bir mucize. Süreklilik sağlanamayınca heves ne yapsın
Siz o kadar önemlisiniz ki dünya sizin etrafınızda dönüyor, hemen herkes, online konuşma yapanlar bile, davranışlarını sizin tepkilerinizi öngörerek, nasıl ve neler hissedeceğinizi değerlendirerek, bunlara kafa patlatarak yönlendiriyor.
Kendini ancak böyle değerli hissedebilmek.
Sanki buralarda birçok insan birer mazoşist gibi. Bir insanın hiç mi yapmaktan zevk aldığı bir şey olmaz. Bunu paylaşmaz, anlatmaz. Yahu bu ne de güzelmiş filan demez. Sanki negativite saygın kılıyor da hoşnutluk geri zekalılık işareti. Öyle bir aura. Ne ahmakça.
Bir topluluğu belirli bir konuda övüyorsunuz diyelim (mesela Romalılar hukukta tebaruz etmişlerdir veya Almanlar felsefede vb) . Size o topluluğu "sevici" diyorlar. Çünkü sadakatin üstünlüğün işlevi olduğunu düşünüyorlar ve bu sebeple sizi bir hain görüyorlar. Bu algı ırkçı. >>
Çocuklar devlete aitse aileler kime aittir? Çocukları devlete aitse ebeveyn kime aittir?
Çok ilginç ve kapsamlı değişimler yaşanıyor. Aşı fetişistlerinin bunları analiz edebilme kapasitesi yok.
Platon'un devleti geliyor.
Kanada Milli Eğitim Bakanı tepki gösteren vatandaşlara ; “Çocuklar devlete aittir, ailelere değil, aşıları istemesenizde yapılacak” dedi
Aşı işi başka yerlere evriliyor, bu işin sonunda kan dökülür.
#fahrettinkocaistifa
#Mahmut
Özerİstifa
Bir yakınınız, hayatınızdaki bir insan, uzun süre geçmesine rağmen işyerinizi veya yaşadığınız yeri merak etmiyorsa sizinle muhtemelen bir rol ilişkisi vardır ki bu ilişki sevgili, eş veya ebeveyn-çocuk ilişkisi de olabilir. Sizi siz olarak merak etmiyor ve kapsamıyordur.
Mesele kaygının yoğunluğu değil taşınamamasıdır. Çünkü gerginlik kökenli kaygıda yetememek sorunu vardır. Kaygınızı taşıyabiliyorsanız o yoğun bile olsa bağımlı olma ihtimaliniz düşer. İhtiyaç hissetmezsiniz çünkü. Peki kaygı niye taşınamaz? Ego ve benliğin gücü bu kadardır.
Neşesini, coşkusunu tartamam da, Cumhuriyet hiç bu kadar sivil katılımla kutlanmamıştı.
Belki de daha önce siyasette devletin ağırlığı yüzünden böyleydi. Cumhuriyet kümesinin böyle öznelleşmesine siyasal İslamcıların sebep olması onların trajedisi tarihin de ironisi olsa gerek.
İnsan psişesi bu kadar uyaranı kaldıramaz. Daha sakin ve sessiz, yavaş bir yaşam düzeni kurmamız gerekiyor ama muhtemelen bu süreç sonuna kadar gidecek. Son da umarım sonumuz olmaz.
Eğer karşınızdaki bir empat değilse ki muhtemelen değildir, siz onun hakkında uzun uzun düşünüp,kendinizi onun yerine koyup da mesela rahatsız etmemek için onunla temas kurmayınca onun sizin onu hiç düşünmediğiniz ve ona karşı kayıtsız olduğunuz sonucuna varması gayet muhtemel.⬇️
Online ders bir tür psikolojik işkence gibi. Evet; arada sırada ögrenciler de sürece iştirak ediyor ama dersin büyük bölümünde kendi yüzünüze bakarak konuşuyorsunuz. Bunun nasıl bir his olduğunu anlamak için bir aynanın karşısında üç saat soyut ve kavramsal konulardan bahsedin.
Bir narsistle tartışıp da ona meramını anlatmaya çalışan birinin Sisifos'tan daha çok başarılı olma ihtimali yok. Çünkü o zatı muhteremin siz ne söylerseniz söyleyin onu kişiselleştirmeme, kendini merkeze koymama ve fikirlerini eleştireni şahsen küçültmeye girişmeme ihtimali yok.
Tr'de pek çok insan, boğazına kadar battığı sert güvenmezlik ve maraza ortamında, bu görseldeki, güven ortamına alışmaktan ileri gelen iyiniyetten kaynaklanan, bize çocuksu gibi gelen ama öyle olmayan spontanlığı, sadeliği ve dürüstlüğü sergileyemez durumda; hep tetikte ve gergin
Bir insanın mesleğini yere göğe koyamayışı, onu sürekli övmesi ve karşılaştırması, mesleğine olan sevgisinden çok, çaresizliğinin, mesleğine ve mesleki kimliğine muhtaç olmasından ileri gelin bağımlılığının ürettiği kaygının işaretidir.
Merhaba Dünyanın en çok sigara içen ve en çok cinsel partneri olan ilaveten de Avrupa'nın en öfkeli insanları, bugün toplu taşıma araçlarında telefonunuzda oynayacağınız oyunlarda hepinize yüksek skorlar temenni ederim.
Babamın cenazesinde camiden mezarlığa gidilirken bindiğim araçtakiler yüksek enflasyondan konuşmuşlardı. Hepsi babamın arkadaşlarıydı. Gerçekliği şak diye enstantene hızında kabul edebilen yani dışarıda öleni anında iç dünyalarında da öldüren müstesna ve hiper gerçekçi kişilerdi!
Cenazede üst üste 10 bardak çay içilmez ,çaya özel limon istenilmez, peynirli pideyi beğenmeyip kıymalı pide istenilmez, ılık ayran götürülünce soğuğu istenilmez. Bugün dedem gözümün önünde toprağın altına gömüldü,cenaze evi bizdeydi ve hepsi benden istenildi.