“Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,
Ömr-i fânî gibidir; gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyleyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şâdî de geçer, gussa-i mâtem de geçer.”
Sadettin Ökten, "Allah'tan başka her şey ağırlıktır" diyor. İnsanız. Tek hakîkatimiz Allah. Gönlümüzü, ağırlıklarından arınmış olarak, umarak küsmenin o kekre tadıyla tekrar tekrar tanıştıran dünyâdan Allah’ın sonsuz rahmetine ulaştıracak bir uyanışa ihtiyâcımız var.
"Güzellik, ancak onu durup temaşa edecek zamanınız varsa size bir şey söyler."
Kemal Sayar, Yavaşla
* Rebab Nihâvend taksim: Mehmet Ünal, minyatür çalışması: Mustafa Göçmezler.
“Can kafesten uçmadan gel”
Eseri seslendiren Sabahat Hanım hakkında birkaç kayıt dışında fotoğrafı da dâhil hiçbir bilgiye ulaşamadığım için buraya ekleyemedim. Bize düşen sesinin güzelliği ile yetinmek...
Çok uzaklardan bir dostun, Neyzen'in dilinde cân bulan tesellisi gibi:
"Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,
Ömr-i fânî gibidir; gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyleyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şâdî de geçer, gussa-i mâtem de geçer."
Sabretmesini bilirseniz güzel yaşarsınız. O müthiş bir zenginliktir. Biraz duracaksınız hayatın akışı karşısında. Tüketim ekonomisi buna fırsat vermez, kendinize gelmenizi hiç istemez. Sizi reklam boğmacası altında yok etmeye çalışır.
Sadettin Ökten
Bir resmin içinde dinlen deselerdi, Hoca Ali Rıza Bey'in bu resmini seçerdim. Telaşsız, sakin ve huzurlu. Dünyâda, lâkin bir o kadar da dünyâdan uzak. 🌿
Bekir Sıdkı Sezgin her "Merhabâ" dediğinde gönülde bir kandil yanıyor âdeta. Bir "Merhabâ" daha ne kadar anlam kazanabilir ki...
"Merhabâ ey âsî ümmet melcei
Merhabâ ey çâresizler mencei"
"Bu maddi dünyada, bir insanın bir insana beş kuruş vermeden selâm dahi vermediği bu dünyada tasavvufu yaşamak fevkalade kolay. O gözle baktığınız zaman, selâm vermek en basiti; tasavvuftur, dert dinlemek; tasavvuftur; tebessüm edin insanlara; tasavvuftur."
"İki keklik bir kayada ötüyor
Ötme de keklik derdim bana yetiyor"
Seslendiren: Servet Hanım
Kendisi hakkında plağın 1900'lü yılların başında kaydedildiği dışında bir bilgiye ulaşamadım. Lâkin sesi çok güzel.
'Ben' dediğiniz anda siz sevgiden büyük bir parça koparmış olursunuz. Bu 'ben' tekrarlanırsa merhametten büyük bir parça koparmış olursunuz. 'Ben' giderek büyürse egoizm gündeme geliyor, şefkat yok olmaya başlar ve nefs-i aziziniz öne geçer.
Sadettin Ökten
"Tasavvufun gâyesi tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalbtir. Tezkiye dediğimiz hâdise güzelleştirmek, iyileştirmek, kötü vasıflardan beri kılmaktır. Kalb dediğimiz hâdisede de Allah’tan gayrı bir tutkunun, bir isteğin, bir hevesin bulunmaması gerekiyor."
“Dedim ki, asıl ölüm kalp habersizliğidir. Zîrâ, hayat kalbe bağlıdır. Kalp ölü olunca hayat da yoktur. İnsan kalp hayatını bulmadıkça, cansız bir nakıştan ibârettir. Ancak aşkını ve mânâsını bulan kimsenin kalbi dirilmiş olur.”
Sâmiha Ayverdi, Batmayan Gün
Şanlıurfa Dergâh Camii'nde asırlardır devam eden bir gelenek Kâdirî zikri. İstisnasız her sabah namazı sonrasında yapılan bu zikre, bölgedeki esnaf da katılım sağlayıp öyle dükkânlarını açıyormuş. Çok etkileyiciydi.
Sâmiha Ayverdi'nin kendi sesinden, sohbetlerinden bir kesit:
"İnsan, kendisinin bir sembol olduğunu, verilen vazîfeyi yapmakla mükellef bulunduğunu idrak edecek seviyeye gelse zaten ben diyemez. Ben demek kadar küçük bir şey yok ki..."
"Eridim diyorsun, ama su kesilmemişsin. Yandım diyorsun, ama ne ateşten ne külden bir haber var. Yaralıyım diyorsun, kan damlaları hani? (...) Öldüm diyorsun, âh hani o günler, hani o mevtâ itâati, o ebedi rızâ?.."
Gönlümüze iyi gelmeyen insanlar bizi de sevimsiz bir detay hâline getiriyor zamanla. Âșinâlık sanılan her münâsebetin aslında bîgânelik olmasıyla gönül mülkü biraz daha eskiyor. İnsan maddî isrâfın önüne geçebiliyor belki ama gönülden ve muhabbetten yapılan isrâfın kazâsı olmuyor
"Mecnûn'a sordular Leylâ nic'oldu
Leylâ gitdi adı dillerde kaldı"
* Muzaffer Efendi Hazretlerinin riyâsetinde 1978 yılında Fransa'da gerçekleşen Cerrahi âyin-i şerîfinden.
Her dinlediğimde hayran oluyorum. Bu nasıl bir giriş...
Hâfız Sâmi okuyor.
"Her dilber için sînede bir yâre mi olsun
N'itsün dil-i mihnetzede bin pâre mi olsun
...
Uşşâkın olur mâyesi her lahzâda feryâd
Cânâ keremin zümre-i ağyâre mi olsun"
"Birbirine karşı emin olan insanlar huzurlu olurlar. 'Huzur varsa kulluk vardır, kulluk yoksa huzur yoktur.' diye Efendimiz buyurmuşlar. Dolayısıyla (dervişler) huzur iklimini insanların kalplerine veriyorlar, kalbi huzurla dolmuş insanlar da muhataplarına huzur veriyorlar."
Hâfız Sâmi Efendi bir rivâyete göre geceleri kabristana gidip "Dışarıdaki ölüler dinleyeceğine buradaki ölüler dinlesin" diyerek gazel okurmuş. Bir başka rivâyete göre ise, Kur’an okuduğu esnâda omuzuna bülbül konarmış. Ne yazık ki Kur’an ve mevlit kayıtları günümüze ulaşmamış.
“Bir kimsenin ahlâkı esastır. (...) Nebî-i Muhterem Efendimiz onlara bir ahlâk telkin ediyordu. Velîlerin de yaptığı şey aynı şey. Bu nasıl olur? Ahlâklı olarak olur. Efendimizin ahlâkı tebliğe başlamazdan evvel başka, başladıktan sonra başka değildi.”
Mehmed Safiyüddin Erhan
"Bir elif çekti yine sîneme cânan bu gece"
Sesinin şiddetine mikrofonlar dayanmayan, vefâtı, okuduğu bir mevlit esnâsında çok tiz bir perdede iken gelen kalp krizi ile gerçekleşen Hâfız Burhan.. Zamanının ve belki de tüm zamanların en çok dinlenen seslerinden olan Hâfız Burhan..
Bir insana kalben edilen duâ, sevginin ve dostluğun nişânesi olsa gerek. Kalbi diri tutan, besleyen, genişleten insanlara en saf ve güzel karşılık yine o kalb ile edilen samîmî bir duâ oluyor. Kalbin vedâsı ise, o insana artık duâ edememe hâlidir diyebilir miyiz?
Şunu hep savunacağım: İnsan yanılır lâkin kalb yanılmaz. Çünkü kalb başkadır. Gıdâsı Hakk'tır. O kaynaktan beslenen bir kalb kolay yanılmaz. Bir insana karşı hissiyâtımız, evvelâ kalbde karşılık bulur. O sebepten, sevgi kadar, sevgisizlik de rengini belli eder.
Enfes bir Hüzzam kayıt... Bekir Sıdkı Bey, yine şifâ gibi geldi.
Güfte Neyzenʼden, beste ve icrâ Bekir Sıdkı Sezginʼden.
“Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer”
Hâfız Burhan...
Rivâyet olunur ki, sesinin şiddetinden sebep mikrofonlar patlarmış ve eseri stüdyonun en uzak köşesindeki mikrofona sırtını dönerek okumak zorunda kalırmış.
Vefâtına da okuduğu bir mevlit esnasında çok tiz perdelerde gezinirken geçirdiği kalp krizi sebep olmuş.
Gönlümün bir hâli var ki gam değil kasvet değil
Neş'e dersen hiç değil mahzûn-i firkat değil
Anlatır belki bu sözler derdimi erbâbına
Mey o mey, cânân o cânân, sohbet ol sohbet değil
Makam: Uşşak
Beste: Emin Ongan
Güfte: Ahmet Râsim
Babamızı kaybettiğimiz zaman çocukluğumuzu kaybediyoruz, gençliğimizi kaybediyoruz, hatıralarımız, evet yaşamaya devam ediyor ama onları konuşabileceğimiz bir insanı kaybediyoruz. Onların bize uzaklardan ses vermesini kaybediyoruz.
Kemal Sayar
“O zaman, boşa çıkmış mücâdeleler, işe yaramaz didinmelerden sonra evine dönen yorgun bir adam gibi, ben de içime, kendime döndüm.”
Sâmiha Ayverdi, Yusufcuk, s. 10
“Âh Teslimiyet”
Hat: Çırçırlı Ali Efendi, Celî sülüs
Resimlerin de bir makāmı olsaydı eğer, Ahmet Yakupoğlu'nun bu resmine Hicaz makāmı yaraşırdı.
Șarkısı da bu olsun:
“Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına
Ey ufuklar diyorum yolculuk var yarına
Ayrılık görünmüşken yâr tutmuyor elimden
Misâfirim bugün ben gurbet akşamlarına”
14 Şubat 1986 tarihinde vefât eden Ord. Prof. Dr. Ahmed Süheyl Ünver hocamıza dâir talebeleri Prof. Dr. Çiçek Derman, Prof. Uğur Derman ve kızı Gülbün Mesara'nın hâtıraları.
Rabbim rahmetiyle muâmele eylesin inşallah...
Rahmi Oruç Güvenç - Rast rebab taksimi 🌿
“Hastalara devâ, dertlilere şifâ, dîvânelerin rûhuna gıdâ ve def-i sevdâ olmak üzere...”
Evliya Çelebi, Edirne şifâhânesinde yatmakta olan hastalara yapılan mûsikî fasıllarından bahsederken kullanmış bu sözleri. Şifâ olsun bizlere de.
"Tevâzu bir edeptir. Mesela bir mescide girdiğiniz zaman baş köşeye oturmazsanız bu bir tevâzu ifâdesidir. (...) Edep dediğimiz şey, hem beden dediğimiz zâhirin hem de bâtının yani kalbin o feyzi alabilecek mertebede bir hâl üzere bulunmasıdır."
Sadettin Ökten Hoca, "İnsan insanın kurdu değil umududur" der. Bu sözü Asr Sûresini ve tefsirini bir kez daha zihnimize ve gönlümüze kazıyor.
Zirâ, "Hakkı ve sabrı tavsiye edenler", bu sözdeki umudumuzu kesmememiz gereken insanlardır.