Toplaşın! Şimdi size ilik gibi hatunların yanında neden çekirge götüne benzeyen heriflerin gezdiğini Yunan mitolojisinden Shakespeare'e uzanan bir floodla anlatıyorum.
Seviyorum abi ne bileyim diyen insanlar en samimi sevenlerdir. Sonuçta tespitin hasını Shakespeare yapmıştır; Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup bunu aşk sanıyorsunuz.
Çok değer verdiğim bir arkadaşım şu şekilde anlatmıştı bu olayı : aşk din gibidir. Dogmatiktir. Sorgulanamaz. Dinde inanırsan inanırsın neden inandığını sorgulamazsın zaten sorgularsan inancın sarsılır. Aşk da öyledir. Sorgulanamaz.
Misal ,sevdiğiniz kızı neden sevdiğinizi düşünürseniz bulacağınız cevap nedir.çok seviyorum çünkü çok güzel. Bunu söylediğiniz anda aşkınız gerçekliğini yitirdi çünkü daha güzeli illa ki vardır.
Bu da sizi kıyasa ve bir kaybedişe sürükler. Bu sebeple dostlarınıza sevdiklerinize sorun neden seviyorsun diye. Eğer ki bir sebep varsa o sevgi daha başından sorgulanmış ve kıyasa sürüklenmiştir .
Çünkü sorgu kıyas getirir. Kıyas rekabet ve rekabetin sonunda elbet biri kazanır. Yani birlikte olduğunuz insana olan aşkınızı sorgularsanız bir sebep bulursunuz. Sebebiniz sizi kıyasa sürükler.
Çok seviyorum çünkü memeleri çok güzel. Daha güzeli kesinlikle vardır. Çok seviyorum çünkü çok yakışıklı çok kaslı çok zengin çok atletik çok komik.... Sebebi ne olursa olsun sevginize sebep bulursanız hep daha fazlası olan biri olacaktır.
Ancak asıl hikaye bundan sonra başlıyor. Hem nergis çiçeğinin ismi hem de günümüzün en büyük hastalığı olan narsisizm kavramı buradan gelmektedir. Ne de olsa kibir benim en gözde günahımdır demiş şeytan.
Yolda yürürken gördüğünüz ilik gibi kızların yanındaki çekirge götü gibi adamlar ya da yunan heykeli gibi çocukların yanındaki el bezi kıvamındaki hatunlar bu sorgulanamaz kavramın eseridir.