Yirmilerindeyken bazı sohbetlerden aldığın neredeyse bedensel denebilecek haz. Kendini ve dünyayı ve başkalarını keşfetmekle, yoklamakla, bağrına basmakla ilgili. Sonra giderek daha az şeyi bağrına basmaya değer buluyorsun. Kaçınılmaz bir kayıp. Galiba kaçınılmaz.
Çok önemseyerek çevirdim bu kitabı. Kuşak fikrini yeniden ve daha iyi düşünmeme el verdi. Belki Türkiye bağlamında yapılacak araştırmalara ilham olur. Umudum o.
Gençlerden nefret ediyorlar, yaşlılardan da nefret ediyorlar, kadınlardan ve eşcinsellerden, Ermenilerden, solculardan, Alevilerden, Kürtlerden zaten... Ondan sonra vay efendim kimlik politikasıymış da bilmem neymiş.
İn cin top oynarken bu pazar yeri kadınlara verilmişti belediye tarafından. Gel zaman git zaman yeni mahalleler kuruldu, etraf kalabalıklaştı, pazar kıymete bindi, kadınları oradan çıkarmak için ne işbirlikleri, ne suç ortaklıkları...
Ayrılırken plastik bir yoğurt (ya da mesela dondurma) kabının içine biraz dolma ya da bir parça kek gibi bir şeyler koyup misafire verme adetini çok seviyorum, sanki herşey yolundaymış gibi.
Tez yazarken insanın kolayca düştüğü bir tuzak var: güzel güzel okuyup özetlemek.Bu tuzağa düşmemek için tezin derdinin ne olduğunu, okuduğumuz şeyleri neden okuduğumuzu unutmamakta fayda var.Bunun için başlarken soru işaretiyle biten bir, bilemedin iki cümle yazmak iyi olabilir.
Yaşar Kemal'in "mecbur insan" diye tarif ettiği bir karakter var, koşulların kahraman olmak zorunda bıraktığı biri. Kılıçdaroğlu oraya gidiyor galiba. "Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan..." deyip yürümekten başka çaresi kalmadı gibi.
Tacizcinin tacizci olduğundan emin olduğum an, kendisinin "ne alakası var" dediği sözleri okuduğum/işittiğim an oluyor. Kaçıncıdır hep böyle. Nasıl tarif edeceğimi bilemediğim o kibri, biraz geride duran şaşkınlığı görünce.
İngilizcede "pomposity" diye bir laf varmış, böbürlenme anlamına- kendini bir şey sanma, kurum kurum kurumlanma gibi. Bayıldım! Kelimenin sesiyle anlamı bu kadar uyunca, acayip bir lezzet oluyor. Pomposity! Hah!
164 bitki, 150'ye yakın resim...
Üç yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığımız "Yaşar Kemal'in Bitkileri" kitabını nihayet tamamladık. Bir nebze de olsun ustaya borcumuzu ödemiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
#YasarKemal
Sur’un halen yasaklı olan mahallesinde ilk kez sandık kuruldu. Göç etmek zorunda kalan Sur seçmeni oyunu kullanmak için mahalleye geldi. Oyunu kullandıktan sonra da okul bahçesinden mahallelerinin son haline bakan yaşlı bir kadın.
Karısını dövüyor, çünkü babası da onu dövmüştü. Kadına şiddet artıyor, ne de olsa dört oğlunu döven babanın oğulları şimdi dört kadın ve üçer oğlanı dövmekte! Politik meselelerin psikolojik boyutu vardır herhalde ama nihayetinde şiddet politik bir meseledir, psikolojik değil!
Hafıza çalışmalarında crazy quilt tekniği! Kronolojiyi de temayı da kenara koyup elindekileri (hatırladıklarını) birleştiriyorsun. Tabii keskiyi kim kullanıyorsa onun perspektifi hakim olacak ama zaten başka türlü olabilir mi ki?
#ipi
şleri
Üniversite yıllarında (80'lerin başı) elimizden düşmeyen bir kitap vardı: Çernişevski'nin Ne Yapmalı romanı. Hatırlayanınız var mı, o kitapta bizi etkileyen şey neydi? Bugünden baktığımda, kahramanların kendilerine güvenleriydi gibi geliyor ama emin değilim.
Şanlıurfa'da, cezaevinden bir ay önce çıkan eski eşi tarafından silahla vurularak öldürülen Esma Kalenderli'nin çocukları ile bir gün önce çektirdiği fotoğraf ortaya çıktı. Kalenderli, kızlarıyla olan son fotoğrafına "İşte benim uğruna savaştıklarım" notunu düşmüş.
Sadece hocalar ve öğrencilerden oluşan bir twitter evrenim mi varmış? Hocaya ne denir, sevgiler denir mi mevzu nasıl dallanmış budaklanmış? Seviyorsan söyle bence.
Bazen insan kendi söylediğinin eğlencesine kapılıyor, ya da kendi zekasıyla büyüleniyor, bir an durup düşünse etmeyeceği lafları ediveriyor. Sonra kendi kendine kalınca utanmamak için işi iyice büyütüyor, çığırından çıkarıyor... Ben burada bazen bunu hissediyorum.
"Sevgi, birbirine çok şey ifade ettiğinden emin olmak, bu sayede yerinden yurdundan, bu dünyadaki benliğinden emin olmaktır – inip çıkan duyguların anlık seviyesinden bağımsız olarak, bundan emin olmak..."
Hepiniz bilin ki İstanbul Sözleşmesi kadınlarımız için kıymetlidir. Bu sözleşmeyi özgüveni gelişmemiş birkaç korkağa ezdirmeyiz, ezdirmeyeceğiz.
#Kad
ınınSesiAkşener
#İstanbulSözleşmesi
@meral_aksener
Games of Thrones'taki bazı önemli fikirler Le Guin'in Sürgün Gezegeni'nden geliyormuş meğer. Uzun kış, Kuzeyli barbarlar, akgezenler... Doğurgan kitaplar!
Yazarken hiçbir şeyi dışarıda bırakmamaya, bütün muhtemel eleştirileri önceden cevaplamaya çalışınca, yazı yazı olmaktan çıkıp bir söz yumağına dönüşüyor. Okura biraz güvenmek lazım.
Su içmeye mutfağa gittim, tezgahta çay lekeleri vardı, onları silerken kenarda duran çotanakları fark ettim,fındık kıracağının durduğu çekmece de çok dağılmış, taze fındıkla kurabiye güzel olur diye düşündüm... Siz beni beklemeyin, gidin.
Wilde'ın "Dünya'da her şey seks hakkındadır. Seks hariç. O, iktidar hakkındadır" lafını politikayla ilgili sarf edebiliriz sanırım. "Politika hariç. O, para hakkındadır."