Dirayet ve muhabbeti ile örnek olan, hakkı eğip bükmeden dosdoğru söyleyen Ömer Tuğrul İnançer üstad visâl-i Hakk eylemiş. Mevlâ makâmını âli eylesin, aşk ile bağlı olduğu dostları ile beraber haşreylesin. Müntesib ve muhiblerine sabırlar bahşeylesin.
Gençler! Entellik hastalığından uzak durunuz. Yani okuduğunu, bildiğini, satmak... İnsanlara anlamayacağı kelimelerle konuşup ukâlâlık yapmak... Her cümlenin içine bir-iki Batılı kelime veya filozof ismi sıkıştırmak...
İsrail'e Filistinliler'e sürekli zulmetme cesaretini veren sadece arkasındaki ABD, Avrupa, Rusya ve Çin desteği değildir. Müslüman toplumları yöneten köksüz ve yolsuz yönetimlerdir. Önden onu kınayıp arkadan onunla iş tutanlardır.
Dün bir taksi şoförü anlattı. Bir şoför arkadaşı namazını kılıyormuş ama arkadaşlarının müşterilerini de çalıyormuş. “Sen ki Allah’a ibadet ediyorsun, niye çalıyorsun?” dediklerinde ise “O iş ayrı, bu iş ayrı” diyormuş. İki asırlık perişanlığımızın özeti bu.
“Değerim bilinmedi” diye sızlananlar var. Bir, değeri bilen Allah’tır. O isterse bildiğini bildirir. İki, değer bilinmemekle kaybolmaz. Bugün değilse yarın bilinir. Üç, kendini o kadar da büyük görme. İşine bak.
İnsanın sürekli yaptığı işler bir süre sonra ahlâkı hâline gelir. O yüzden kendini neye alıştırdığına dikkat et. Güzel işlere alış ki güzel ahlâk sahibi olasın.
“Ben böyleyim, karakterim bu” diyerek yanlışlarımıza kılıf aramayalım. Tabiat ayrı, ahlâk ayrıdır. Tabiat Hak’tan, ahlâk insandandır. Her tabiatın imtihanı farklıdır. Yeri ve zamanı gelince ateş tabiatlının sakinleşmeyi, sakin tabiatlının da ateşlenmeyi bilmesi gerekir.
Şu ayrımlara dikkat edelim:
Laubâlilik samimiyet değildir.
Asık suratlılık ciddiyet değildir.
Hakaret eleştiri değildir.
Küstahlık özgüven değildir.
Slogan düşünce değildir.
Peygamber (sav): “Ben öyle bir âyet biliyorum ki, insanların tamamı onunla amel etseydi, hepsine de kâfi gelirdi” dedi. Ashâb sordu: “Ey Allah’ın Rasûlü, bu hangi âyettir?” Rasûlullah okudu:“Kim Allah’a karşı takvâ sahibi olursa, Allah ona bir çıkış yolu ihsân eder.” (İbn Mâce)
Bir tanıdığım vardı. Gece uyumadan evvel o gün karşılaştığı her insanı aklına getirir, onlara dua edermiş. Kendine iyi davrananlara olduğu kadar canını sıkanlara da...
Gençler! Giderek çoğalan tahsilli ama terbiyesiz, paralı ama pespâye, güçlü ama güdük tiplerden olmayalım.
Hem bilgili, hem de ahlâklı bir insan olmaya çalışalım.
Toplumda ahlâksızlığı meşrulaştıran sözler:
- İşini yap da nasıl yaparsan yap.
- Bu devirde böyle.
- Doğruyu söylemek sana mı kaldı?
- O iş ayrı, bu iş ayrı.
- O iş bildiğin gibi değil.
- Köprüyü geçene kadar.
- Bir kerecikten bir şey çıkmaz.
- Hangi devirde yaşıyoruz?
Sevgili Rasim Özdenören ağabey Hakka yürümüş. Üzerimizde çok emeği olan gerçek bir ağabeydi. Muhabbetli, dirayetli ve salim bir mümin idi. Mevlâ rahmet eyleye.
Büyük Hak dostu ve Rabbânî âlim
#MahmudEfendiHazretleri
(ks) Mevlâsına kavuştu. Rabbim hizmetlerini kabul, derecesini âli eylesin. Ehlinin, dervişânının, muhibbânının ve bütün inananların başı sağolsun.
En büyük bilgi Allah’ı bilmektir. Allah’ı bilen O’nun murâdını, rızâsını da bilir. Onun için Rabbinin hükümlerine saygı gösterir ve uymaya gayret eder. Böylece hayırlı bir kul, güzel bir insan olur.
ABD'de okurken arkadaşım olan siyahi Amerikalı müslüman bana şöyle demişti: "Bu ülkede nereye gidersen git deri rengine göre muamele görürsün. Benim derimin rengini unuttuğum tek yer cami."
İki asırdır siyasetten hukuka, ekonomiden eğitime kadar model almadığımız ülke kalmadı. Hiçbiri tutmadı, tutmuyor. Çünkü kendisi olmayanın yönü de, yöntemi de, yönetimi de olmaz.
Dindar mânâsında “mutaassıp” kelimesini kullananlar var. Halbuki “mutaassıp” diye bir şeye bilnçsizce, körü körüne sarılan kişiye denir. Dindar kişi asla mutaassıp yani yobaz olamaz.
Peygamber Efendimiz (sav) sadece hayvanlara değil eşyalara da isim verirdi. Meselâ bir sancağının adı Ukâb (kartal) idi. Abasının adı Nemir (kaplan) idi. Beyaz sarığının adı Sehab (bulut) idi. Her şeye, insana bile mal gözüyle bakanların anlayabileceği bir güzellik değil bu!
Allah ile olan bağımız sadece mecburiyet değil muhabbet bağıdır. Muhabbetten daha kuvvetli bir bağ yoktur. Kişi neyi severse ona bağlanır. Neye bağlanırsa ona tâbi olur. Neye tâbi olursa onun aynası olur.
Her şey gönülde olup bitiyor. Sıkıntı dediğimiz şey, aslında gönlümüz ona razı olmadığı için sıkıntıdır. Güzel dediğimiz şey de aslında gönlümüz ona razı olduğu için güzeldir.
İki asırdır bizde güç eksik olduğu için bu hâle düştüğümüzü sanıyoruz. Oysa bizi asıl düşüren ahlâk eksiğidir. Yani imanının, iddiasının, sözünün adamı olmamaktır.
Yaptığın her işi en üst seviyede yapmaya çalış. O işin alıcısı daha az kaliteye razı olsa bile sen kaliteden asla taviz verme. Çünkü işin senin kişiliğindir.
Medeni insan kendinden başkasını da düşünerek hareket eden insandır. Evde, sokakta, otobüste, işte, her yerde. Düşünürken, konuşurken, çalışırken, yürürken…
Bir arkadaşımın babası ilacını bitirmiş, plastik kabın kenarlarını makasla yuvarlatıyormuş. Arkadaşım niye çöpe atmadığını sorunca babası şöyle demiş: "Oğlum, çöpleri karıştıran garipler var. Bu sivri kenarlar ellerine batarsa kanatır. Onun için kırpıyorum." İşte ahlâk budur.
Gençler! Düşüncesiz hayat boştur. Size slogan, klişe ve boş hamaset ile konuşanları değil, sâlim kalp ile düşünenleri; söylediği ile yaptığı bir olanları okuyunuz, örnek alınız.
Kişinin ilminin ölçüsü ahlâkıdır. Çünkü kişi Allah’ı ne kadar tanırsa, çevresindeki insan, hayvan, canlı-cansız herşeye karşı muamelesi değişir. Daha doğru, daha iyi, daha güzel bir insan olur.
Allah kendi rızası için iş yapmaya niyetlenene her zaman hayırlı bir kapı açar. O her zaman senin istediğin kapı olmayabilir ama mutlaka daha hayırlı bir kapıdır.
Vaktin boşu olmaz çünkü vakit insana Allah’ın bahşettiği bir sermayedir. O hâlde bu sermayeyi çarçur etmemek gerekir. Ama gelin görün ki para sermayesine verdiğimiz değeri hayat sermayemize vermiyoruz.
Her toplumda kötüler birbirini hemen bulup kaynaşırlar. İyi insanlar ise genellikle ada gibi yalnızdırlar. Sen tanıdığın iyi insanları iyi insanlarla tanıştır. İyilik büyüsün.
Eğer bir toplumda “balı tutan parmağını yalar” ve “köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin” gibi ahlâksızlık öğütleyen sözler kullanılıyor ise o toplumda ahlâk değil ahlâksızlık kural hâline gelmiş demektir.