İngilizce konuşma konusunda yıllarca imposter sendromu yaşamış biri olarak iki gündür akışa düşen komiklikler şakalara iki ekleme yapayım. Benimkiler komik değil. Çünkü imposter sendromumuzun nedeni etrafımızdaki çakma 'mükemmeliyetçi' insanlar.
Köyünden çıkıp iki üniversite okuyabilen bir babanın devletin okullarında okuyup bir yerlere gelmiş dört kızından biriyim. Cumhuriyet'in bir kadın için ne anlama geldiğini biliyorum. Kaybetmemek için her şeyi yaparım. Cumhuriyet'in anlamını bilen her kadın gibi. Kutlu olsun.
Ablam anaokulu öğretmeni. Bu yıl otizmli öğrencisinin ailesi CİMER'e ablam hakkında aşağıdaki mesajı göndermiş, o da heyecanla bizimle paylaşmıştı. İlk bakışta anlam verememiştim velinin teşekkürünü bu kadar büyütmesine. Bugün buralarda gezen video sayesinde idrak ettim.
Uzman doktor buraya gelip pratisyeni küçümsüyor, profesör araştırma görevlisini, avukat stajyeri, müdür çalışanı. Sonra hepsi birleşip hastayı, öğrenciyi, müşteriyi. Ülkedeki hiyerarşi bağımlılığı ve kendini diğerlerinden üstün hissetme arzusu çok fena.
Yıllarca ABD'de yaşamış doktor tweet atıyor, en mükemmel twitter yumurtaları kadının kullandığı bağlaçlara bakıp bu İngilizceyle nasıl yaşıyorsun orada diye yazıyor. Sen bu zehirli beyninle herhangi bir yerde yaşayabiliyorsan herkes her yerde yaşayabilir halbuki annem.
Eşim benim yurtdışı projesi dolayısıyla bir süre işi bıraktığında herkes evde ne yapacaksın, zor olmayacak mı falan gibi şeyler söylemişti. Neyse döndük. O işe başladı. Ben bir süre ne yapacağıma karar vermek için düşündüm. Banaysa oh biraz da evinin hanımı ol, iyi gelir dediler.
Herhangi bir ülkedaşımın dinleyici olarak katıldığı etkinliklerde hala normalden fazla geriliyorum. Çünkü onlar anlattığımı dinlemiyor. Misal çömezken katıldığım bir konferansta yabancılar tebrik iletirken memleketlilerimin gündemi yanlış telaffuz ettiğim birkaç sözcüktü.
Zehra'nın faturaları, biletleri, şifre sıfırlama kodları; her şeyi ama her şeyi bana geliyor. Çünkü Zehra her yere benim 3884 yıldır kullandığım Gmail'i yazıyor (gmaili davetle açmış nesildenim ben). Faturaların üstünde yazan telefon numarasına yazıyorum, sonuç değişmiyor.
Yani siz ne anlatırsanız anlatın anlattığınızı dinlemiyorlar. Yapmak istedikleri tek şey eleştirmek. Eleştirmek için dinliyorlar. O yüzden zamanında hissettiğim şeyleri hissediyorsanız yazdıklarım size iyi gelir umarım. İmposter'ın sebebi siz değilsiniz. Etrafınızdakiler.
Dedim kusura bakmayın, belki kendimi doğru ifade edemeyebilirim. İngilizcem çok iyi değil.
Adam döndü dedi ki sakın İngilizcen için kimseden özür dileme. Yarın ziyaretinde göreceğin insanların çoğu bir dilden fazlasını bilmiyor. Öğrenme niyetinde de değil.
Dedesi ayağının üstünde ölmüş. Ayağını kesmişler. 10 aylık kardeşi ölmüş. Beş yaşında kardeşi de ölmüş. Annesinin kolunun üstüne dolap düşmüş. Kolunu kesmişler. Onu da görmüş. Annesiyle buluştuğunda olmayan ayağını gösterdiği anı paylaşmalara doyamadı medya. Mucize neticede.
Ankara'da insanlar daha az araç kullanmalı tweetleri görüyorum. Onun için 3 yaşında çocuğa çizdirilen toplu ulaşımın değişmesi lazım. Başlangıç noktası evime en yakın metro, bitiş iş yerim. Araçla 15 dk. Metro sistemi Ankara'yı tavaf ettiği için iyi ihtimalle 1 saat 10 dakika.
3 senedir felsefecilerin çoğunlukta olduğu bir grupta sürekli bir beyin fırtınası içinde olduğumdan mıdır nedir dün 45 dakika boyunca "kesin burada anlatmak istedikleri başka şeyler de vardır" demiştim. Bir suser şahane özetlemiş (spoilerli):
Özellikle gençlere bunu yapmayın. Gelişimine gram katkınız olmayan insanların bir de imposter sendromu yaşamasına sebebiyet veriyorsunuz. Kimse mükemmel aksanla ve hatasız konuşmak zorunda değil. Sonuçta ben de bayılıyorum İngiliz aksanına ama ben yapınca komik oluyor. Kıps.
Hayır, herkes çalmıyor. Hayatım boyunca hiçbir şey çalmadım.
Babam dairedeki kalemle ödev yapmamıza bile izin vermezdi. 4 kız çocuğu okuttu adam tek memur maaşıyla. Ek iş yaptı gerektiğinde. Çalmadı. Çalmadık.
Yani memleketlilerimiz ne anlattığımızla ilgilenmiyorlar sıklıkla. Misal araştırmacıların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini anlatıyorsun ama onlar author'u nasıl komik telaffuz ettiğinle ilgileniyorlar. İngilizce tweet atarken hala biraz geriliyor olmamın sebebi de biraz bu.
Öğrencilere tavsiyem: adının önünde unvanı olmadan yaşayamayanların neden yüksek eğitim almamanız gerektiğiyle ilgili hiçbir söylediğini ciddiye almayın. Bu fikirlerin çok alıcısı olabilir ama onca eziyete rağmen burada olup iyi şeyler yapmaya çalışan bir dünya insan var +
6 yaşındaki çocuğum bone takmak istemiyorsa takmaz, çocuğuma psikolojik şiddet uygulayamazsınız yazmış biri bir otelin yorumuna. Bir puanı da yapıştırmış. Psikolojik şiddet dediği de çocuğa bonesiz havuza giremezsin demişler.
Ya neyse ben bir şey demiyorum.
Baya tartışma alevlendirmiş bir başka sunumumda da -yine küçüğüm, imposterim, yine problemin bende olduğunu sanıyorum- tanıdığım biri şey sormuştu "Bilmem kimin sorduğu soruyu gerçekten anladın mı? Bana anlamamışsın gibi geldi. Cevabın alakasızdı çünküüğğ" :P
Bir toplantıdaydım. O arada tweet almış yürümüş. Şahane yorumlar gelmiş. Kiminin iç sesi olmuş. Manipüle edildiğinizi veya yaşadığınızın imposter olduğunu anladığınızda her şey değişiyor. Bir kişi bile benzerlik bulduysa çok sevinirim bu yüzden. Herkese çok teşekkürler.
Görüşmeyi yaptık. Şahane bir insan. Proje önerisini yazdım. Kazandım. Gittim. 2 yıl birlikte çalıştım. Ben hayatımda bu kadar çok eğlendiğim, bu kadar verimli çalıştığım iki yıl geçirmedim. Konuşurken hala çok hata yapıyorum. Onlar da yapıyor. Birlikte gülüyoruz.
Bu arada da İspanyolcadan Rusçaya onyüzmilyon dil öğrenmeye çalışıyorlar. Hata yapınca kendileriyle dalga geçiyorlar.
Kendi alanımdan bir dünya insanla çalıştım/tanıştım şu iki yılda. Have yerine had diyorum. -ing takılmayacak yere -ing takıyorum. Bir şekilde anlatıyorum derdimi
Muhatap erkekse: Sayın dekanım, değerli rektörüm, kıymetli hocam...
Muhatap kadınsa: X Hanım, hocaanım...
Erkek küfür edince, ironik konuşunca ilahi sen hocam.
Kadın küfür edince, ironik konuşunca, biraz üslup. Mütevazilik. Höst.
Fark etmiyoruz sanıyorsunuz, ediyoruz.
O bir saatlik araba seyahatinde çok şey öğrendim. Sonra twitter sayesinde çok şahane bir doktora sonrası araştırma çağrısı buldum. Çağrıyı atana yazdım. Maille anlatmam zor olur, uygunsan hemen skype yapalım dedi. Deli korkuyorum ya kendimi ifade edemezsem de fırsat kaçarsa diye.
İş-ev arası 14km. Arabayla 15 dk. Toplu taşımayla 1,5 saat. Eşimin de öyle. Kazandığımızın önemli kısmını iki aracın masraflarına vermek zorundayız çünkü belediyecilik=sosyal yardım. Türkiye'de de hassasiyetler sadece belli bir kesimin hassasiyetleri. Ben görünmez olmaktan bıktım
"Akademisyen para için çalışmaz, gece gündüz karın tokluğuna çalışır da gık demez" temalı romantikliklerinizi kendinize saklayın derim. Araştırma iş. Parasız yapılmaz. İnsani çalışma şartları ortaya çıkan işin kalitesini artırır.
Bir dönem "ne uğraşacağım yae" psikolojisindeyken ABD'nin koyu cumhuriyetçi eyaletindeki bir üniversiteye kadrolu pozisyon için mülakata çağırıldım. Online olanı geçmiştim. Havaalanında karşıladılar beni. Beni karşılayan hoca sohbet açıyor. Kendimi ifade edemiyorum gibi geldi.
Geçmişte doğuştan Türkçe bilenlerin katılacağı İngilizce sunumlarda yanlış ek veya bağlaç kullanmayayım diye prova da yaptım. Prova yaptığım sunumlardan sonra da şey dediler: "neden bu kadar ruhsuzdun", "neden çok sallandın", "neden çok hızlı konuştun"
Ben normalde prova yapmazdım hiçbir konferans için. Hala da yapmam. Çünkü kullandığım örnekleri doğaçlama buluyorum ve eğer prova yaptıysam çok mekanik oluyor sunumlarım. Hiç hoşlanmıyorum yaptığım konuşmadan o zaman.
Kim Mergits, a tourist from Antwerp, took three stones from beaches and streets in Turkey as decoration for her aquarium. But Turkey accused her of stealing archaelogical artefacts and she now faces a heavy fine or a prison sentence.
Yıllardır ağır odaklanma sorunum var. İki aydır arşta. Pomodoro videoları ile odaklanmaya çalışıyorum ve başarılı oluyor. Bugün şunu kullanmaya başladım. Baya beğendim.
Yeni alınan ayakkabı sendromu da olabilir tabi ama aynı sorundan mustaripseniz buyurun:
Alakası yok. Bazıları sırf nazını çekiyor diye gücünün yettiğine densizlik eder. Gücünün yetmediğine el pençe divan durur. Bunu "ben onlara içimden küfür ediyorum ama seni sevdiğimden netim, çünkü kaldırabiliyorsun" der.
Densizlik densizliktir. Densizlik eşsizlik değildir.
şaka mı gerçek mi konuştuğu belli olmayan, her şeyle dalga geçen, sürekli sarkastik insan senle alay etmiyor. heyecan yaratmışsın, ışık görmüş sende. dünyasına dahil ediyor. asıl ciddi konuştuklarıyla içten içe alay eder, küçümser. bu insanların kıymetini bilelim. zira eşsizler.
Yapılan 7274 marştan hiçbirini onuncu yıl marşı kadar sevememe sebebimiz hiçbirinin hikaye anlatmaması galiba. Açık alnımızla her savaştan çıkıp, milyon genç yarattık demiyor hiçbiri. Zaten 100 yılda yapılanların hikayesi anlatılsa marş değil, ağıt olur.
Hatta numaramı nereden buldunuz pardooğnn diye soruyor. Numarasına varana kadar olabilecek tüm kişisel bilgileri bana geliyor ama bu bi beni rahatsız ediyor :=)
Ebrar'ın suratındaki ifade hep başarılı olmak zorunda olan, hep başarılı olsa da hep topa tutulacak olduğunu bilen insanın ifadesi bugün. İnanılmaz saygı duyuyorum. Bunca olaya rağmen hala tüm benliğiyle oynuyor olmasına, meydanı yobaza bırakmamasına, heyecanına. Var ol.
Her şeyi romantize etmeyin yahu. Herkes para için çalışır. Çalışmalı. Aidiyet denen şey bir biçim istismar yöntemi. Binalar/kurumlar kalıcı, insanlar geçici. Hiçbir yer hiç kimseye/hiçbir gruba ait değil. İşinizi iyi yapmak için aidiyet hissetme ihtiyacınız yok.
Bu akşam koştum biraz. Akıl sağlığım için iki üç haftadır her gün koşuyorum. Eve dönüş yolunda bi bmw ilerledi durdu. İçinde 4 adam. Yol değiştirdim, yolu uzattım. Kulaklığımı çıkardım. Gerildim.
Bu ülkede hiçbi erkeğin "bu ülkede kadınlara değer veriliyor yaee" lafına inanmayın.
Aynı konuşma içinde aynı seviyede olan iki kişiden kadın olana hanım, adama hocam diyor; kadın bunun sebebini sorduğunda y.vş.k y.vş.k "bu kadın akademisyenler de amma unvan delisi yahu, hepsi egoist" diye goygoy yapıyorsanız üzgünüm ki olmamışsınız. Olmamış zihninize tüküreyim.
Bu dönem hiçbir dersimde sınav yok. Kaldırdım. Ödev okuyorum ağlayarak. Acıdan değil. Hepsi çok iyi de ondan.
"Bu gençler de çok şey yaee" diyen herkesi 50 yıldır hiç değiştirilmemiş müfredatları ve sınav sistemlerini öğrencilere uygun şekilde değiştirmeye davet ediyorum.
Bugünü hiç unutmayacağım. Hiç. Kendi selası dinletilen insanları, sevdikleri enkazdan çıkarılsın diye saatlerdir başında bekleyenleri, ikinci depremden sonra ablama ulaşamadığım 20 dakikada yaşadıklarımızı, yeğenim ve ablamın arabada üşüyüp üşümedigini düşünmekten utandığımı.
Hamileliğimin dokuzuncu ayında aşırı çirkinleştiğimi, nasıl erkek çocuk beklediğimi, tüm güzelliğimin gittiğini falan söyleyen kadın "benim içim dışım bir ya, şaka yapıyorum" demişti. Bu gibi savunmalar hep o hikayeyi hatırlatıyor bana.
Bu durumun nokta işaretli ve işaretsiz eski hesaplarda kronik bir sorun olabileceği fikri çok mantıklı geldi. Gel gör ki her işini e-posta üzerinden çözen biri olarak onyüzmilyon yıl sonra e-posta adresimi değiştiremem, anlıyor musun değiştiremem :=)
Kimse yaşı büyük diye, mesleği X diye, unvanı var diye, üniversite sınavında derece yaptı diye, daha uzun süre okumuş diye (...) ayrıcalık/saygı hak etmez. İnsan olduğu için eder. Twitter'daki tüm hak arayışları "benim gibi kıymetli insana neler yapıyolla" düzeyinde ve çok çirkin
Kendini ben eğitimciyim diye tanıtan biri doktora yapan oğlunun yarım kalmış tezini tamamlamamı teklif etmeye geldi demin. Önce kibarca bunun mümkün olmadığını anlattım. Gençlerle empati kurulması gerektiğini, ellerinden tutulması gerektiğini anlattı uzun uzun. Bana evet.
Lansmanını yaptığımız açık ders platformu ile ilgili hiçbir şey yazamadım henüz. Fırsat olmadı. Hemen yazayım.
TÜBİTAK ULAKBİM Açık Ders Platformu bir marka. Sahiden marka. İsim hakkı alındı. Dünyadaki en geniş kapsamlı açık bilim egitim materyallerinden biri oldu. 1/10
Üniversite sondayken iki bildiriyle bir yarışmaya katılmıştım. Biri birinci, biri üçüncü oldu. O yaşta biri böyle bir haberi nasıl karşılar bilirsiniz, uçtum resmen. Dilimden düşürmedim ödül gününe kadar. Düşüremezdim çünkü. 1/16
Postanede sıra aldım bekliyorum. Gelen gidiyor, Aldığım numara bir türlü gelmiyor. En sonunda 7'li seri neden hiç yanmıyor dedim. Bozukmuş. "Keşke sıraya kaynak yapıp aradan girseydiniz" dedi. Burayı medeni bir ülke sanan bir gerizekalıyım demedim. Tövbelerolsun dedim.
Oğlan kahvaltıda 2010 yılına geri dönsen kendine ne söylerdin dedi. Ben de azcık romantik olsun diye "harika bir oğlun olacak, 12 yıl sonra yemek masasında bugünü soracak" derdim dedim. Göz devirip "ben bitcoin al derdim" dedi. Terbiyesiz vefasız 🤪
Kadına hayatı boyunca önemsenebildiği tek rol olarak anneliği atayan, çocuğun tüm bakım sorumluluğunu anneye atan, sonra da her hareketini eleştiren toplumun, sosyal medyada çocuğuyla 24 saati birlikte geçiriyormuş gibi poz kesen influencerların hiç suçu yok bunda. Neden olsun.
Herşeyi bilen bir anne kitlesi var ama herşeyi.. Eskiden yoktu on yılda türedi.. Organik besin mi şak makale gibi konuşur. Otizm, DEHB v.b O'ndan sorulur. İlaç uygulaması, Psikoterapi falan O karar verir. Okulun idaresi, eğitimi O'ndan sorulur. O'nun gibi olma..
Bugün yayınlanan makalenin üstünde yaklaşık iki yıl çalıştık. Değerlendirme 8 ay sürdü -nispeten kısa. Derginin sitesinde erken görünümde 160 makale var. İyi ihtimalle 2024'te sayıya girecek. Derece için doktora tezinden yayın şartı olan üniversiteler açısından bakalım 1/11
*Ablama seni meşhur ettim galiba, kusura bakma diye twiti yolladım. 23 Nisan gösterisinin videosunu gönderdi 'oğlum çok gelişti' notuyla. Çocuk gösteride nasıl mutlu, çünkü öğretmeniyle dans ediyor 🌸🎈
İnsan sahiden ablasıyla gurur duyuyor. Çözüm bulmak zor değil. Bulun.
Herkesin her şey için bolca bahanesi var. Travmatik çocukluk, eşsiz iletişim yeteneği, iletişim arazı, sarkazğmm yeteneği ama insanların sarkazğmmdan anlamıyor olması vs...
Sağlıklı iletişim kurmayı bilmiyorsanız öğrenin, travmatik çocukluk yaralarınızı iyileştirmek için psikoloğ
Herkes apır sapır kutsal annelik satıyor yine. İyi anne bebesini uzvu haline getirmiş anne değil. Biz de onların uzvu değiliz. Salon hanımefendisi çizgimizden çıkıp toplumsal kabullerinize ayrı, çürük fikirlerinize ayrı tükürmediğimiz için oluyor bunlar hep.
Depremzede çocukların burnuna mikrofon dayayıp ağlatana kadar depremi anlattırmak hangi iletişim fakültesinin müfredatında var? Bu eğitim falan değil, bu insanlık meselesi.
İçim ağlarken çarpışan arabalara bindim lan ben yeğenimle. Keyfimden değil, unutturmak için.
Geçen gün evladını kaybetmiş insanlara "inanın biz de sizin kadar üzüldük" yazanlara dangalak deyince bana bir sürü itiraz eden oldu. Yas tutan insanlara hissettirdiğiniz bu. Bu acıyla empati yapamazsınız. Bu acı teselli edilmez. Hele böyle hiç edilmez. Etmeyin.
Bir sürü mesaj geliyor.Benim de 20 yaşında bir kızım var yazdıklarını okuyunca ona sımsıkı sarıldım falan yazıyorsunuz.Bu benim için bir teselli değil.Yazdığınız bu tarz şeyler benim canımı yakmaktan başka bir işe yaramıyor.Benim acım üzerinden halinize şükretmeyin sakın.
Gençlere söyleyebileceğim tek şey: En ufak başarınızı bile gürültülü kutlayın. Gerekirse konfetilerle. Çünkü siz ve size gerçekten kıymet veren küçük çevreniz dışında kimse 'gerçekten' kutlamayacak. Siz de ileride sadece sizin yanınızda olanları hatırlayacaksınız 15/16
Kullanıcı adını niye sildim? Bu fikir bir kişinin fikri değil. 60 yaş üstü akademik profesör beylerin genel görüşü bu. Ununu eledi, eleğini astı, elek eskidi. Gerisi tufan.
Halbuki iyiyi destekle, iyiyi gör, iyiyi ödüllendir, iyiye yönlendir.
Alıntı: The evaluation game, s. 192.
Gerçekten tahammül edemiyorum artık. Ortamı iyileştirmeye çalışmak, adının önündeki unvanın verdiği gücü kullanıp arkadan gelenin refahı için uğraşmak varken gelme diyor. Çünkü o daha kolay. Sonra diyecek ki bu gençler de biraz şey, hiç savaşçı değil. Biz hiç öyle miydik.
Bayram bayram olay var koşun. JCR 2022 yayınlandı. Artık etki faktörü virgülden sonra tek haneye düştü ve tüm dergiler için (ESCI-AHCI ayırt etmeksizin) etki faktörü hesaplanıyor. Değişiklikler görselde. İlk bakışta gördüklerim şöyle 1/8
Başarını paylaşınca kibirli veya şovmen, paylaşmayınca ketum oluyorsun. Canını sıkan bir şeyi dümdüz söylediğinde densiz, söylemediğinde ezik oluyorsun. Başarılı olunca "ama işte insan olmak daha mühim" diyorlar, başarısız olunca "ama işte insan olmak yetmiyor".
Gençlerin elinden böyle tutulmaz. Ben böyle tutmam. Amme hizmeti video çekerim. Öğrenciler ağ kursun diye tanıdığım insanlarla tanıştırırım. Kaynak gönderirim. Bilgimi paylaşırım.
PARAYLA TEZ YAZMAK GENÇLERE YARDIM ETMEK DEĞİL.
Her şeyin içini boşalttınız. Her şeyin.
Evladını kaybetmiş insanlara "biz de sizin kadar üzüldük" yazan dangalaklar görüyorum. Emin ol o kadar üzülmedin annem. Üzülemezsin. Üzülemeyiz o kadar. Mümkünatı yok. Her şeyde başrol olmayı sevdiğinizi biliyoruz ama duracağınız yeri bilin azcık.
Gencecik insanlar -özellikle genç kadınlar- ailelerin zorla oy istediklerini, fotoğraf da değil, video talebini söylüyor. Yol arıyor, gösteriyor.
Uzaktan bakan biri olarak ne yapabilirim diye düşündüm aklıma şu geldi. Canlarım, telefonunuzu göstere göstere girin kabine.
İnanılmaz savunma mekanizmaları var. Akademik amcalar "gençlerin sıkıntı yaşamaları normal. Biz de yaşadık. O sıkıntılar sayesinde buradayız" diyorlar mesela. Bunun kibir kokmasını geçtim. Ne dünya aynı dünya, ne akademi aynı akademi.
Ona rağmen küpemle kopya çekebileceğimi iddia edip onunla sınava almadınız. Her durumda hayatı zorlaştırılan hep biz olduk. Normal insanlar. Düzgün insanların cehennemi, diğerlerinin cenneti koca ülke
* Herkesin farkında olarak/olmayarak çaldığını safsatalarla açıklayan twik var
Pek yürüdü. Mini not:
- Mekan Ankara evet. Ben değişime oy verdim. Eleştirebileceğime oy verdim. Oy verdiğimi eleştiremeyeceksem niye oy verdim?
- "Yurtdışında da böyle" tanımlamasındaki tek tip "yurtdışı" hakkında düşüncelerim blogumda yazıyor.
- Git kendini engellettirmeden :=)
Yıllarca 'yurt dışına gidin evladım, başka kültürler görün. Akademi öyle iyi' dediler. Gittim. Görevlendirme yapmadıkları için istifa ettirildim. Ettirildim evet :=)
Bir kadın olarak erkeklerin asla anlamayacağı kaygılarımı paylaşınca takibi bırakanlara bayılıyorum. Muhteşem. Bundan daha iyi eleme yöntemi yok. Normal hayatta da yapıyorum bunu. Dümdüz konuşuyorsun, bir noktadan sonra etrafında sadece seni gerçekten dinlemek isteyenler kalıyor.
İki yıldır haftasonu iş yapmanın, istemenin, hatta mail alışverişinin bile söz konusu olmadığı bir araştırma grubunda üretkenlik nasıl artırılır gördüm. Deli danalar gibi çalışarak değil. Takım çalışmasıyla, insanca çalışarak. Ne kadar çok seviyorsunuz sırtınızdaki kırbacı.
Öğrencilerle whatsapp gruplarından, kişisel telefonlardan, gece gündüz saat fark etmeksizin, emojili memojili enseye tokat esanslı iletişim kurulursa profesyonel iletişimi hiçbir zaman öğrenemezler. Sonra sık sık öğrenciler mail atmayı bilmiyor diye ağlanır. Arz ederim.
Lisans öğrencilerinin ödevlerini okuyayım diye ofise kapandım. Müthiş özenli çalışıp her soruya şahane yanıtlar verenler var. Onlar bu "ellerinden tutulanlar" yüzünden sistemde elenip gidecek ve arkasından "aaa niye böyle oldu" diye ağlayacaksınız. Ağlayın. Yatışmıyor sinirim.
aeoooooo 🥳🥳
I've been awarded the Outstanding Young Scientist Award by
@bilimakademisi
, a proud signatory of
@CoARAssessment
and successfully implemented COARA commitments in the award submission processes.
It is official, I am still young ❤
Akademisyenden her daim mütevazilik bekliyorlar. Mütevazilik da şey, çalışmalarını paylaşmamak :=)
Yıl olmuş 2024, görünür değilseniz, çalışmalarınızı (iyi de olsa kötü de) pazarlayamıyorsanız piyasalaşan akademinin ana beklentisi 'netwörking'i sağlamanız mümkün olmaz pek +
Nokta mevzusunda gelinen nokta şu: ilk Gmail hesaplarında nokta işareti kabul edildiği için eski kullanıcıların sorun yaşadığını belirtenler var. En başından beri noktanın karakter olarak kabul edilmediğini söyleyenler de var.
Bence adaşın hatası olması çok yüksek ihtimal :=)
Battık, bittik, öldük diye diye gençlere umutsuzluk aşılamayın. Dikkatli konuşun. Bu ülkenin yarısının ne istediği belliyse diğer yarısının ne istemediği de belli. Ekonomik olarak zaten battık. Seçim ne kadar daha batabileceğimizin göstergesi. Çok. Kemerleri sıkı bağlayın.
Uzak bir ülkeden mail geldi. Bir makale yazmışlar ama makalenin kabul ihtimalini artırmak için adımı eklemek istiyorlarmış. Yapmam gereken hiçbir şey yokmuş. Okumak istersem gönderebilirlermiş.
Mükemmel bir örnek olarak arşivledim. Neye örnek peki? Üstünde çalıştığım her şeye :P
"Abla" kadar başınıza taş düşsün. Bu bir takdir ünlemi değil. O "ablalar bile" organize olabiliyor, siz koca koca "adamlar" olamıyorsunuz demek. Hak savunurken bile eril küfür etmeye kelime bulamıyorum zaten.
Mini not: Kişisel gelişim tavsiyelerine ihtiyacım yok yau. 36'sında profesyonel olarak hayal ettiği yere tırnaklarıyla gelmiş bir kadınım. Bugün yazdıklarımın amacı 20'lerinde olup etrafındakiler yüzünden yetersizlik hissine sahip olan gençlere sizin hikayeniz eşsiz değil demekti
Akademisyenlerin yağmacı dergilerdeki yayınlarından ortalama altı ay sonra doçent unvanı aldıklarını bulduğumuz makalenin revizyonu ile uğraşacağım az sonra. Kahve demleniyor. O demlenene kadar makalenin ana bulgusundan hareketle bir şeyler yazayım. Hem beni de gaza getirsin. 1/5
Öyle güzel ki. Öyle güzel. Hala birlikte sevinebilmek çok güzel. Şu fotoğrafın mutluluktan ağlattıkları, gelin sarılalım sıkı sıkı. Sarılınca, bir olunca kimse bir şey yapamaz bize 💜🎉🥹
Doktora adaylarının* tek problemi yazamamak/odaklanamamakmış gibi davranan etkileşimseverlere gösterin infografiği. Bakmayın burada gece gündüz demeden "çalışmayacaksanız doktora yapmayın" diyen beylere. Öyle bir dünya yok. Şunu yazmıştım bir ara:
‼️ Doktora çalışmalarınız sırasında zihinsel Sağlık toksik karışımına dikkat!
Doktora öğrencilerinin maruz kalabileceği yaygın stres faktörleri nelerdir? ⬇️
Bir dönem oğlan boyu ile ilgili feci zorbalık yaşadığı için cüce olma ihtimalini araştırıyordu. Defalarca anlatmak zorunda kaldık cüceligin böyle bir şey olmadığını. Sonra yaşı benden büyük biri sizin oğlan da uzamıyormuş diye duydum deyince aydım. Zorbalık öğreniliyor. Aileden.
Akran zorbalığı ülkenin en acil sorunlarından biri. Çocuklarınıza, öğrencilerinize, akranlarınıza nazik olmayı öğretin. Yaşı ne olursa olsun kimse kimsenin boyu, kilosu, giyimi, kuşamıyla dalga geçme haddini kendinde bulmamalı. Ufacık çocuk canına kıymış!