İlk gözaltına alındığım 16 yaşımdan bu yana sayısız polis şiddeti ve 12 Mart/12 Eylül’de zindan/işkence, sürgün solumuş, zulmün binbir türüne tanık olmuş ve bugün 72 yaşında biri olarak söylüyorum:hiçbir dönem yurdumu bu dönemdeki kadar yağmalanmış/yaralanmış/karalanmış görmedim!
72 yaşındayım ve bu duyguyu yaşamak hiç nasip olmadığı için hüzünle soruyorum: İnsanın ülkesini yönetenleri sevip/güvenmesi, onlarla gururlanıp/onurlanması acaba nasıl bir duygu? Nefretin/lanetin ise uzmanıyım, çünkü tümü ömrüme lanet/nefret biriktirdi; ondan ki öfke kuyusuyum!
İlk basımı
43 yıl önce çıkmış
12 Eylül’de bile
beraat etmiş
yabancı dillere çevrilmiş
kitabımı
evinde bulunduran öğrenciye
9 yıl zindan!
İçimde kalbim yandı!
Beni de asın bari!
Bu hangi hukuk
nasıl vicdan
ne biçim kin?
Hiçbir acı böyle
yakmaz
insanın yurdu için
duyduğu acı kadar
Uçakta
yanımda oturan şahıs
yüksek sesle
duaya başlayınca
"Hemşehrim
Allah sağır mı" diye
sordum.
"Allah
aklından geçeni de
duyar" diye homurdandı!
"O zaman
duanı içinden et" dedim.
"Duadan
rahatsız olmuş" diye
bağırınca kavga başladı.
Yobaza
arka çıkan oldu da
bana olmadı!
Bazı kayıpları
beyin kabullense de
yürek asla kabullenmiyor.
Bunu illa ki
bir kez de sen
kanıtlamak zorunda mıydın
Turgay karşeşim,
bu denli erken
bu denli gerekliyken?
Sana en yakışmayan giysiydi
gözyaşı.
Gülüşümüz
zaten buz altındaydı,
onu da ölüm çaldı!
#TurgayY
ıldız
Kurulduğundan beri çok uzun yıllar hiçbir kaza olmayan tren hattında geçen yıl raylar yenileniyor, bugün bu kaza oluyor! Mercek, yağmura/rüzgâra/toprağa değil bu nokraya tutulmalıdır. Suçu doğaya atmak/kadere bağlamak suçlunun maskesidir.
Türkiye
tarihinin en büyük
ihanetiyle yüz yüze.
Hain yöneticileri
arsız medyası
hırsız patronları
yalakaları
bankaları/borsaları..yla
dinci faşizm
yağma/yalan/talan
vantuzlarıyla yapışmış
canını emiyor memleketin.
Tek çaremiz var:
yurtsever halkın
diklenip
yurduna sahip çıkması.
Türban
kadının özgür iradesi değil
erkek dayatmasıdır;
dayatan
hocası/kocası
alayı erkek!
Ama karşı laf etsem
“kadının özgür iradesi
sana ne”
deniyor!
Kadın özgür değil ki
iradesi özgür olsun!
Hele ki
türban takanı/takmayanı
sevap/günah
kantarında tartmak
cehalet ve
dinciliktir.
Siyasete
ilgi duyduğumda
13/14 yaşındaydım
Küba'da devrim
Vietnam'da savaş vardı
bizde DP gitmiş
27Mayıs gelmişti.
Şu güne dek
sağcı/zalim
çok iktidar/darbe gördüm.
Yalana/zulme/talana
en gemsiz dalan şimdiki.
Sonunu görmeden ölürsem
gözlerim açık gider;
korkum bu
acelem bundan!
Aşıyı kendin üretir
halkı aşılayıp
kalanı
yoksul ülkelere bağışlarsan
bu anlaşılır/desteklenir.
Fakat
devleti yönetenlerin
devletin parasıyla
yani halkın vergisiyle
satın alınan aşıyı
halkı aşılamadan
özel malıymış gibi
başka ülkelere bağışlaması
düpedüz yurda/halka
ihanettir!
Bir takım karanlık adamlar kitapçılara özellikle devrimci yazarları satmaması için baskı uyguluyorsa, kitabevleri sadece kâr hesabıyla hareket ediyorsa, ciddi okur da buna karşı tepki koymalıdır.
OKURUMU
RAFINDA KİTAPLARIMI BULUNDURMAYAN
KİTAPEVLERİNİ
PROTESTO ETMEYE ÇAĞIRIYORUM!
Solcuların
birbirlerini suçlayarak
aralarında
solculuk yarışı yapma tutkusu
acaba ne zaman son bulur?
Bu memlekete
güçlü/örgütlü
bir anti faşist cephe görmek
bize de nasip olur mu?
Yurt savunması için
yurtseverlik temelinde
omuz omuza barikatlaşmak
bu kadar mı zor?
Yolcu bekleme salonunda kulak misafiri oldum:
Boz şalvarlı, takkeli, bıyıksız kır sakalı olan, yanındaki benzerine "Peygamber eli değmiştir, kutsal nasibine kimse dokunmasın, camekanda koru" diyordu.
"200 gramlık çay poşeti"ydi konu!
Susmanın acısıyla sabah aydınlığından utandım!
Yıl 941. Attila İlhan lisede, yaşı 16, sevdiği kıza Nâzım şiiri yolladı diye okuldan atılıp tutuklanır. Ama zalimler önünü kesemedi; büyüdü, büyük bir şair oldu. Nâzım’dan almıştı özsuyunu. Zulüm düzeni filiz üstünde köksüz taş gibi hâlâ yerinde; halkın Nâzım’ı ise köklü/ölümsüz!
Bir gün dünyada
sosyalizm egemen olur mu
olmaz mı,
bu ayrı tartışma konusu;
fakat şu kesin:
kapitalizmin/emperyalizmin
faşizmin/dincliğin
açtığı yıkımı/zulmü
püskürtecek tek güç
sosyalist mücadeledir.
"Dünyada
sosyalizm hayal"miş,
varsın olsun,
sosyalist mücadele gerçek!
Atina’daki yangını acıyla/kederle/şaşkınlıkla soluyarak izleyen şu canlara bak! Yeryüzüne şevkat örtüsü bakışları nasıl derin, duruşları nasıl acı verici. Bir de lanet olası insan kılıklı canilere bak, dinci/kinci/ırkçı sürüsü...insanlığa düşmanlığın en karanlık kuyusu!
Şu "Hayırlı cumalar" lafı
nerdeyse herkesin
ağzına bulaştı!
Neymiş cumanın hayırı?
Başta
Sivas/Maraş/Çorum Katliamları
dinci zalimliğin
kudurduğu gün olması mı?
Hayırlı olan
kara gecenin şafağıdır.
"Günaydın" demek varken,
biri bana
"hayırlı cumalar" dedimi
kan beynime sıçrıyor!
Her şey aklıma gelirdi de, "ABD Suriye'den defol" dedim diye kendilerini "solcu" sayan kimi kişilerce solculuğumun "azarlanacağı" gelmezdi! O da oldu! Yurdu işgal altındaki mazlum Filistin Halkı ABD’nin Ortadoğu’dan defolmasını canı gönülden isterken acaba PYD neden istemez?
Asıl kuduz bir canı boğazlayan
insan kılıklı yaratıklardır,
vahşete ortam hazırlayanlar,
vahşeti yöneten/yönlendirenler,
vahşet karşısında isyan etmeyen
sessiz kalanlardır…
#kanl
ıurfa
#Ahlaks
ızBelediyecilik
#ŞanlıurfadaKatliamVar
"Böyle konuşamaz" diyorsun,
umursamıyor, konuşuyor!
"Bunu yapma hakkı yok"
diyorsun, tınmıyor yapıyor!
"Tek başına
karar veremez" diyorsun;
takmıyor, veriyor!
"Yargıya taşırız” diyorsun,
gülüyor!
Sen hâlâ "sandık" diye
halka sabır telkin et!
"Ne sandığı?" demeyeceğini
düşleyerek!
Ramazan uyarıları
başladı!
Anlayamıyorum:
Bir damla su
orucu bozuyor da,
katar katar yalan
dağlar kadar arsızlık
hırsızlık/sahtekârlık
barbarlık/vandallık
tehdit/işkence...yapmak
bozmuyor?
Kutsalı din olanın
elbette
vardır bir açıklaması;
kutsalı hayat olan
bunu nasıl anlasın?
Bazı kavramlar
yan yana gelmez,
geldi mi anlam sırıtır!
Örneğin:
Yaşamak ve 'ölüm'ü
yan yana getirip
"Yaşasın ölüm" denmez!
Kurban/bayram
kavramları da böyle:
"kurbanın bayramı" olmaz.
Dinde/ticarette
olurmuş; bana ne!
Şiirde olmaz!
Şu canın korkusundan
utanır insan!
75 yıllık ömrümde
halk düşmanı
çok iktidar ve
"gelir gelmez
hesap soracağız" diyen
çok muhalefet gördüm.
Ne hesap soran oldu
ne veren!
Düzen içi kısır döngü!
Devrim ve
devrimci iktidardan
başkası
halk düşmanlarından
hesap sormaz,
soramaz!
O iş
düzeni kökten
değiştirme sorunu!
Hasret'le çalışmaya “Nar Çocuk” la başlamıştık. ”Sivas’tan döneyim devam ederiz abi” diyordu, dönemedi. “Çiğdemli Türkü” adlı şiirimden yaptığı ilk şarkı, son bestesi oldu! Alçaklar, gül yüzünü külleseler de filiz yüreği her dem tütecek!Ateş olan canlara..
„Sanatçı
siyasetle uğraşmaz”
lafı,
gerici siyasetlerin
en sinsi
sloganlarından biridir.
Halkın sanatçısı
halkın sanatı
hayat düşmanlarına
karşı
insanlığın
varolma/başkaldırı
silahıdır.
Gericiliğin
sanattan/sanatçıdan
korkusu bundan.
Bir toplumun
en büyük bahtsızlığı
dinci yönetim altında
salgın hastalık türü
felâketlere uğramasıdır.
İlacın yerini dua
çarenin yerini sabır
gerçeğin yerini yalan
umudun yerini talan
bilimin yerini fesat...
alır ki, her biri
salgın virüsünden
afet sürüsünden
daha tehlikelidir!
Bu kafadakilerle
tartışılmaz/dövüşülür:
"Diploması yok" diyorsun
"Peygamberin de yoktu" diyor;
"Halk aç biilaç" diyorsun,
"Cennet
açlara açık" diyor;
"Hırsız/arsız" diyorsun
"Kulun
günah işleme özgürlüğü var"
diyor!
Bu tortuyu
arıtmak mümkün değil,
çare
süpürüp/kurtulmak!
O, çağdaşlığa küfrederken, benden beklenen ona hoşgörü! Onun beni kâfir sayması normal, benim ona “yobaz” demem “inanca saygısızlık”! Onun bilime/uygarlığa laneti meşru, benim ona ‘insanlık düşmanı’ demem cezalık! O hep mağdur, ben hep ‘ötekileştiren’! Gel de isyan etme bu işe!
Farkındaysanız,
AKP’ye
yıllarca kürek çekmiş
"yazar/aydın/sanatçı" sıfatlı
gedikli YAE'ci/liboş
dinci yapılanma erketeleri
bu kez de "muhalif" pozunda
birer ikişer
yine "piyasaya" dönüyor ve
devrimcilere
bilgiçlik taslıyorlar!
Virüsün mutasyonu var da
liboşluğun niye olmasın?
İki
halk evladının
canlarını dişleyerek
dile getirdikleri talepleri
haklıdır/masumdur/insanidir,
duymazdan/görmezden gelmek
insanlık suçudur,
susan suça ortaktır!
#MustafaVe
İbrahimiYaşatalım
Şiir kitabı almayan
fakat
"yeni şiiriniz yok mu"
diye soran
ne çok insan var!
"Şiir götürünce
ekmek vermiyorlar"
dediğim biri
"devrimci şair
karşılık beklemez" diye
öğüt vermiş!
Sanki kirayı ödeyen o,
eve ekmek getiren,
avukat tutan…o!
Başına
devrimci şiir kadar
taş düşsün!
Yapılan
aleni
ülkeye ihanet
halka düşmanlık!
Ama
ne halk
düşmanlığa boyun eğecek
ne Türkiye bu ihaneti sindirir!
Ürettikleri
ihanet/düşmanlık
kendi zehirleri olacak!
Susma! Diklen!
Bağır bağırabildiğin kadar! Korkma!
Halk ancak bağırdığınca var..
Yurdunu sahiplen, öksüz bırakma!
Polis
hırsızla/arsızla
yağmacıyla
katille/gaspçıyla…
uğraşmak olan asıl işini
bırakmış
hak/hukuk arayan
öğrenciyle, öğretmenle,
avukatla, doktorla,
emekçiyle, haberciyle,
ağacını/deresini savunan
çiftçiyle/köylüyle…uğraşıyor!
Katarakt ameliyatı öncesi
doktor
"Hangi merceği
takalım" diyor!
Farkını sorduğunuzda
"Kalite ve fiat" deyip
ekliyor: "Sigorta en ucuzunu
ödüyor"
Gözünüz
hayati önemde bile olsa
maddi koşullarınız nedeniyle
"ucuzunu takın" diyorsunuz.
Kapitalizmin
hayat düşmanlığı
saymakla bitmez!
“CHP’ye oy verilmezse sonuç AKP’ye yarar!” kartı CHP’nin elinde olduğu sürece, CHP ne blöften vazgeçer, ne bir adım ileri gider ne de bu “karta” umut bağlayanların “seçim sonrası düş kırıklığı” biter! Bir değil iki değil, her seçim “aynı kart aynı kumar”! Peki nereye kadar?
Solcular devrimciği
gönüllü yapıyor.
Tek ölçüleri vicdan,
halka/yurda/insanlığa
borçlarını ödemek.
Hatta bunun için
günlük azıklarından
canlarına kadar
yakınmadan
mücadeleyle üleşiyorlar.
Peki ya faşistler/dinciler,
var mı içlerinde
karşılık/çıkar gözetmeden
bu işi gönüllü yapan?
Sokaklarımızdaki
mazlum/masum/mahzun
canlarımızı katletme planına
“öteNAZi” demeleri bile
NAZİ ruh halidir.
Cinayettir, vahşettir,
toplu katliamdır.
Bu vahşete/caniliğe
isyan etmaz,
seyirci kalırsa eğer
o topluma da lânet olsun!
#KatliamYasas
ınaHayır
#Yasay
ıGeriÇek
Muhalefet
"Müziğe getirilen yasağı
tanımıyoruz" demeli ve
bunu da
belediyelerinde
hayata geçirmelidir.
Aksi:
"AKP'ye muhalefet
kulluğu"dur.
"Biz de 24'ten sonra
kulaklık takarız" söylemi
muhalif tepki değil
iktidara figüranlıktır!
Oldu olacak
ağzımıza da
susturucu takalım!
Suriyeli/Afgan vb
mülteciler içindeki
silahlı/aktif
IŞİD/Taliban
cihatçı oranı ve
ülkeye
mülteci sevkiyatı konusunda
AKPnin hesapları
hakkında da
devrimci örgütler
net görüş/tavır
açıklamalıdır.
Mülteci sorununda
eleştiri yapan herkese
"ırkçı" vb suçlamalar
doğru değil.
Çelebi'si, İnce'si
Aslı'sı, Hulki'si,
Feyizoğlu'u, Ağırali'si...
belirli aralıklar ve sırayla
"muhalefetten" birinin
AKP'ye dümen kırıp
muhalefete saldırması
ana gündem oluyor!
Bunun planlı/hesaplı bir
"AKP seçim çalışması"
olduğunu düşünüyorum!
Bakalım sırada
hangi çürük var?
Diyanet’e göre
"Arapça dışında Kuran
İslam’a aykırı" imiş!
Aynı kafa
Avrupa ülkelerinde
Diyanetçi
kurum ve kişilerin
o ülke dillerinde
bedava Kuran
dağıtmasına ise
"İslâm’ı tanıtma hizmeti" diyor!
Yani
yerliye "uyku ilacı"
yabancıya "çalar saat"!
"Uyanıklıkta" da
çağ atladılar!
Birçok kötülüğün nedeni
cehalet değil;
nice cahil/eğitimsiz
tanıyorum
yürekleri vicdan/iyilik
kuyusu;
öte yandan ortalık
“prof/uzman
akademisyen” sıfatlı
kötücül/vicdansız
karanlık ruhlu
yaratıkla dolu.
İyilik insani bir erdemdir.
Sadece
vicdanda tomurcuklanır.
Mahkeme kararıyla
hırsızlığı kanıtlanmış birine
"hırsız"
sahteciliği kanıtlanmışa
"sahtekâr"
katile "katil"
eroinciye "uyuşturucu taciri"
mafia başına "çeteci"
sapığa "sapık"..dememizi
yine mahkeme kararıyla
yasaklayan
hukuk düzeneğinin
dünya hukuk tarihinde
acaba bir adı var mı?
Kedi/köpek bile
yanlış yapınca
üzülüp utanıyor,
gidip saklanıyor!
Bunlar ne tür yaratık ki
arsızlık/hırsızlık yaparken
suçüstü
yakalansalar bile
sütten çıkmış "AK kaşık!"
Her biri birbirinden arsız,
nasır ruhlu, yılışık!
Çünkü:
Utanma duygusu yitince
vicdan nasırlaşır.