Canlı derste yoklama alırken bir öğrencimin ismini okudum. Cevap gelmeyince ismi tekrarlardım. "Hocam Mehmet geçen gün öldü" dediler. Sessizlik oldu. İsmin üstünü çizdim ve derse başladım. İşte şairin, "kaydını düştüler, mühür basıldı" dediği gerçeklik böyle çarpı yüzüme.
Kafası parçalanmış çocuğu havaya kaldırıp feryat ediyor bir baba. Kafası parçalanmış çocuğu havaya kaldırıp feryat ediyor. Gündelik telaşların hayhuyu arasında kalmış bir ümmetin görüp yardım etmesi için son çığlıklarını elindeki başsız gövdeyle çıkarmaya çalışıyor..
Binlerce insanın sistematik olarak katledildiği ve işkence yapıldığı soykırımı desteklemesi zoruna gitmemiş de bir muzu 104 tl'ye alması zoruna gitmiş. Çok güzel saç tararım mesajı vermeye çalışmış ek olarak.
İnsanların evlilikle kurdukları ilişki hâlâ taşra tecrübesinin travmalarıyla dolu. "Kocanın eline bakma" söylemi sanılanın aksine feminist bir söylemin izdüşümü değil, yaptığı en ufak iyiliğe minnet yükleyen adamların eşlerinde oluşturduğu travmanın devamı.
Atanmadan evlenmem diyordum, artık atanacağımı düşünmüyorum. O zaman evlilikten de vazgeçmeliyim.Koca parasına muhtaç olmak istemiyorum, evde oturmak için 4yıl öğretmenlik okumadım. Mesela şuan nasıl bir yol izleyeceğimi bilmiyorum.Hayal bile kurmuyorum artık hayallerimi çaldılar
İnsan trajik bir varlık. Ölümün bu denli kıyısında oluşumuz, hayatı merkeze almamızın önüne geçmiyor. Ne var ki böylesi dramatik karşılaşmalar sarsıyor insanı. "Varolmanın dayanılmaz hafifliğiyle" yüzleştiriyor belki de.
Solcu ve seküler kesimin siyasette güzel kadın görünce çağdaşlıkla, medeniyetle, iyi yönetimle falan özdeşleştirmeleri hem içinde bulundukları aşağılık kompleksini hem de vizyonlarındaki kısır döngüyü çok iyi özetliyor.
Evde iki tip erkek sevilmez. 1- Ev işlerinden hiç anlamayan erkek. 2- Ev işlerini çok iyi bilen erkek. Birincisi çok beceriksizdir, tahammül etmek zordur. İkincisi çok titizdir, bir şey beğenmez. İdeal erkek salata yapabilen ve çamaşır asabilendir.
Kana susamış kahrolası siyonistler bozguna uğramalarının hıncını sivillerden alıyorlar. Çocuklar açlıktan ölüyor. Ne kadar daha sürecek bu zulüm?
#GazaStarving
@bayanrazi
Evvela dersine ilk defa girdiğim bir sınıf. Ayrıca 400e yakın öğrencim var. Ve büyük bir okul. Hayat bir şekilde devam ediyor ve o anda muhatap olduğum 30 kişilik bir sınıf var. Yargılarken biraz insaflı olun lütfen. Sadece sizin kalbiniz var gibi hüküm vermeyin.
Bu romantik islam okumasından iğreniyorum. Toplumsal çözülmelerin insanların dini yaşayış biçimlerine de etki yapacağını bilmek bu kadar mı zor? Kalbiniz mi kurudu sizin? Evine ekmek götüremeyen adama inşirah tavsiye etmek dalga geçmek değil midir?
Bir hayvana reva görülmeyecek şeyler aylardır çocuk, yaşlı demeden milyonlarca insana uygulanıyor. Binlerce çocuk öldürüldü, binlercesi ampute edildi. Geri kalanlar açlık ve hastalıkla boğuşuyor. Bu zulmün bitmesi için ne gerekiyor?
#GazaStarving
Şu kadın Arap asıllı olsaydı yemediği hakaret kalmazdı. İtalyan olunca salya sümük ağlamış. Erkeğin acizi, sürekli şikayet üreteni, çenelisi hiç çekilmiyor, şu hareketlere bak. Sürekli pohpohlanıp sen haklısın denmesini bekliyor bunlar.
File'deki Harras dondurmalar fiyat performansın ötesinde ürünler. İçerik olarak da çok iyi. Süt, sahlep ve meyve oranları çok yüksek. Böyle iyi ürünlerin özellikle boykot ürünlere ve topunu 25 liraya satan fırsatçı esnaflara karşı teşvik edilmesi gerekiyor.
Şu cümleler insanın içini titretiyor. Bu nesil savaş nedir bilmiyor, zorluk nedir bilmiyor. İdeolojik söylemler arasında sıkışmış, hayatı maddi parametrelerden okuyan, popülist cümlelerle alkış almayı marifet bilen ferasetsiz, ebleh bir toplum türedi maalesef.
⭕ Suriyeli kadının sokak röportajındaki sözleri tepki topladı:
“Sizin gözünüz aç. Herkes görecek siz nasıl bir milletsiniz. Yaşattığınız şeyleri yaşatacaksınız.”
Bu çocuklar mı terörist yoksa siz mi aşağılık mahluklarsınız? Her geçen gün bu zulme göz yuman kim varsa insanlık suçu işliyorlar. Tarih, gücü olup da çaba göstermeyen kim varsa lanetle anacak.
#GazaStarving
Cinsel tercihlerde, hayvan haklarında, doğayla ilgili aktivist hareketlerde sosyal medyayı en iyi şekilde kullanan ünlülerin suskunluğu ve iki yüzlülüğü de en az siyonistler kadar iğrenç ve âdice.
BAŞÖRTÜSÜ FARZ MI?
3-4 yıl evveline kadar farz olduğunu düşünüyordum. Ancak, bu kelimenin birincil anlamının sözlüklerde genel elbise ya da genel örtü olduğunu gördüm. Başörtüsü ise örfte sonradan kazanılan bir anlam olduğu görülüyor. Bundan dolayı fikrim değişti.1️⃣
Lanetli ve hasta bir topluluk 3 ayı geçen bir süredir soykırım yapıyor. Yaşlı, kadın, çocuk demeden katlediyor. Terörize ettiği masumlar çocuklar ve onları bahane ederek aylardır insanlık suçu işliyorlar. Buna ne zaman dur diyeceğiz?
#GazaStarving
Yarın oy verirken utana sıkıla vermeyeceğim. Başıma iş gelir diye yahut ehven-i şer diye de vermeyeceğim. Ben 20 yıldır mukaddesatımı çiğnetmeyen, İslâm'ın şiarı ne varsa özgürleştiren, insanların hayal dahi edemediği imkânları getiren adama vefa için gideceğim o sandığa.
Obeziteye milyarlarca dolar harcanan bir dünyada çocuklar hayvan yemleriyle hayatta kalmaya çalışıyorlar. Tarihin en aşağılık zamanlarından birine şahitlik ediyoruz. Gazze'deki insanların sesini duyun!
#GazaStarving
Şu Arap ve İslâm düşmanı tipler yüzünden mülteci krizi etraflıca ele alınamıyor. Meseleyi Ensar-Muhacir üzerinden okuyanlar da durumun ciddiyetini ıskalayacak kadar naifler. Bu meseleyi toplum refleksine bırakanlar ise basiretsiz. İnsanlar huzursuz ve bir şeyler yapılmalı.
Muhafazakar kadın toplumun her kesiminden sürekli "dayak" yiyor. Mesela Akşam Grubu geçenlerde Boğaziçi Üniversitesi'nde haremlik selamlık konser verdikleri için üniversiteye şeriat getirdiler diye sekülerlerden, şarkı söylüyorlar diye de dindarlardan dayak yedi.
Oğuzhan Uğur imaj toplumunun yarattığı bir zavallı. İrabta mahalli yok. Pornografikleştirdiği yayınları, belden aşağı esprileri, diline pelesenk olmuş küfürleriyle sosyal medya yayıncılığının popülizmini keşfeden bir kurnaz sadece.
Çocuk hasta olsa Altay'a giderim. Kitap lazım olsa Altay'a giderim. Entelektüel, ilmi, boş muhabbet fark etmez yine Altay'a giderim. Kendi yöremin insanı ortak payda çok yine Altay. Erdem, ahlâk kıyas bile ayıp, tabii ki Altay. Soldaki ergenin irabta mahalli olmaz.
O kadar çirkin bir siyaset ki bu. Demagojiye yaslanan siyaset dilinin artık nefret uyandırdığını fark etmeliler. Dini retoriğin sürekli siyasi bir malzeme hâline getirilmesinden; hususen böylesi hassas bir konuya dahil edilmesinden midem bulanıyor artık.
Murat Kurum: “31 Mart’ta Gazze’deki mazlumlar sevinecek!
Gazze’nin özgürlüğü için, İBB olarak Gazze’ye yapacağımız yardımlar için 31 Mart’ta milletimiz gerçek belediyecilikten yana tavrını koyacaktır.”
Rasullullah buyurdu ki: "Kim haksız olduğu bir münakaşayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münakaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlakını güzelleştirirse, ona da cennetin en yüksek yerinde bir ev kurulur.”
Boykot kırılmadı. Boykot eden insanlar hâlâ devam ediyorlar. Marketlere girdiğinizde anne babasına bu ürün boykot mu diye soruyor çocuklar hâlâ. Yeryüzünün en lanetli kavmine tek kuruş kazandırmayana kadar elimizden geldiğince gayret edeceğiz.
Boykot kırıldı, kimse takmıyor diye olumsuzluk yükleyenler oluyor sürekli. Ama maşallah boykot refleksi hâlâ güçlü. Geçen hafta
@dizibahar
isimli yayında boykotlu ürün reklamı yapılmış. Instagram ve YouTube sayfalarında binlerce insan şiddetli tepki göstermiş, bir daha
Anne babalar çocukların ağzına bakıyor. Üç yaşında çocuk parmağında oynatıyor resmen. Geçen bir çocuk evdeki nihaleyi aldı, ağlayarak götürdü. Annesi diyor ki vermez o, ben sonra getiririm. Çocukları bu kadar şımarık ve pervasız yetiştirince iyi mi yaptıklarını sanıyorlar acaba?
İnsanın, eşinin, çocuğunun yüzüne kamerayı tutup, komiklik yaptığını zannederek evin tüm mahremiyetini sosyal medyada paylaşması teşhir kültürünün geldiği iğrenç noktayı gösteriyor. Ev halkı sirke zorla çıkartılan hayvan gibi performans gösterip sahibini memnun etmek zorunda.
Senin tek olmamana üzülüyorum. Sen bir zihniyetin ürünüsün ve bu hiç de azımsanmayacak kadar fazla bu memlekette. Hiçbir değeri olmayan, insani hassasiyetlerden uzak, profiline Mustafa Kemal yazıp her türlü pisliğin ardına sığınan ebleh bir topluluk. Bahtımıza düşenler bunlar.
Kusura bakmayın böyle çıkışları hamasi buluyorum. İslâm'ın ve insanlığın izzetini korumak için mütesettir bir şekilde sesini yükselten bir kadına hassasiyet dersi vermek aymazlıktır. Tam da tesettürüne yakışacak şekilde Müslüman kadının dik duruşunu yansıtıyor. Helal olsun.
Her geçen gün cennetin ucuz olmadığı kanaati pekişiyor. Dünyanın birçok yerinde bu kadar acı varken sadece farzları yerine getirmenin konforuna sığınıp gündelik arzuların peşinden koşmaya devam etmek zul geliyor.
Evlenirken yapılan büyük hatalardan biri de kişinin aşık olmadığı ya da sevgi ve heyecan duymadığı biriyle mutlu bir birlikteliği sonradan elde edebileceğini düşünmesi. Maddi şartlar ne kadar yeterli olursa olsun aradaki muhabbeti sonradan tesis etmek çok da mümkün değil.
Ömer hocanın dini bir yük gibi taşımayın cümlesi ne zaman sünnetleri bırakmaya niyet etsem aklıma geliyor. Uzun süredir motivasyonum oldu bu cümle ve büyük oranda düzene girdi namazlarım. Şimdi Ömer hoca farkında bile olmadan manevi kazancıma ortak oluyor. Din ne güzel.
Şu boykot işini bizim Beyaz Türk'e anlatamadık. İslamcıların yaptıkları ne varsa muhalefet etmeyi kendilerine vazife bildikleri için bugün tüm Starbucks şubelerini dolduruyorlar. En acısı insanların gündeminde bile değil. Sosyal medyaya aldanmayın inanın değil.
Bir arkadaşım geçen yıl hacılar Arafat'tayken içi yanarcasına orada olmayı istedi. Arzunun şiddetini o an ben dahi hissettim. Fiziksel imlerini değil, iştiyâkın manevi hâli geçti üzerime. Şu an Arafat'a çıkıyor. Duanın "sırr-ı azîm-i ubudiyet" olduğunu bizzat müşâhede ettim.
Abdullah Tarık ara ara havadan bi 100 bin gelse diye tivit atıyordu. Cenab-ı Hakk ümmete harcaması için milyonlar yolladı. Hâlis niyetle çokça istemek lazım demek ki.
Hiçbir hacda olmayan bir duygu yoğunluğuna sahibim. Görüntüleri gördükçe oturup ağlamak geliyor içimden. Rabbim Arafat'a hac niyetiyle çıkıp mebrur bir hac yapmadan emanetini teslim almasın inşallah.
Sürekli birilerinin hayatı için şoka giriliyor. Birilerine şaşırılıyor. Birilerinin hayatı değişince müneccim gibi bak biz demiştik oluyor. İnsanlar başkalarını takip etmekten kendilerine dönüp bakmaları gerektiğini idrak edemiyor artık ve bu her geçen gün histeriye dönüşüyor.
24 yaşında, bir yıllık gazeteciydim. 1986 Mayıs ayındaki bu Nokta Dergisi kapak dosyasını kalabalık bir grup olarak hazırlamıştık. Ekip şefimiz
@AysenurArslantv
'dı. Çok satmış ve çok da tartışılmıştı.
Dün Afrikalı biriyle evlenen Türk kadının düğün fotoğraflarına yapılan yorumları görseydiniz daha da üzülürdünüz.
Bu Ülke'de ırkçılığın Batı'da olduğu burada ise olmadığı üzerine kendini kandıran bir toplum var. Halkımız buz gibi faşist. Hem de hiç azımsanmayacak kadar.
Bu şekilde oy verecek en az %10-15'lik kesim var. Yani hiçbir şey umrunda değil, herhangi bir şeyin farkında da değil, tek düşündüğü şey ucuza içmek. Geri kalan kesim de ideolojik saiklerle veriyor. Muhalif olup da aklı başında oy veren bir elin parmağını geçmez.
Aradaki fark ne biliyor musun? Yarım asırdır milletin iradesiyle bir avuç elitistin iradesini karıştırıp milleti küçük gördüğünüz için o millet sizi her seçimde tarihin çöplüğüne yolluyor. Sizler tam bir enkazsınız.
İbadetlerde verilen her taviz yeni bir tavizi doğuruyor. Misal beş vakit namaz ve nafile kılarken nafilelerizi kısmaya başladığınızda bir süre sonra nafileleri bıraktığınızı görüyorsunuz. Tespihatta verdiğiniz fire zamanla tespihatı bırakmanıza yol açıyor.
Hz. Aişe rivayet ediyor; "Rasulullah ne zaman bir koyun kesecek olsa Hatice'nin arkadaşlarına da gönderirdi." Sevginin pragmatik tüm unsurlarından ayrıldığı saf muhabbeti imliyor bu hadise benim için. Ona dair her şeyi sevmek, her hatıraya sahip çıkmak nebevi nur taşıyor.
Buu seküler tayfanın sabahlara kadar içip, her gün yeni biriyle sarhoş kusmuklu sabahlara uyandığı "sosyal hayatlarını" biz Müslümanların zerre umursamadığını; aksine günlük hatimlerin, kılınan teravihlerin dünyadan ve içindeki her şeyden hayırlı gördüğümüzü bilmemesi çok acı.
Olm bu İslamcilarin eventleri cok komik ya ozellikle ramazanda. Evden cikiyorlar arabalara doluşup baska bir eve gidip çay icip dönüyorlar. Hayatımda bu kadar verimsiz sosyal hayat görmedim aq
Son bir ayda ikinci "evlenin" hutbesi. Masraflardan kaçınma tavsiyeleri ve Hz. Fatıma'nın mütevazi düğünü örnekleri halkımızın gözlerini fazlasıyla yaşarttı. Bir de devlet büyükleri evlenenlere teşvik yapıp, ev eşyalarındaki kdv oranlarını makul seviyeye çekerlerse bu iş olur.
Tatil çantasına onlarca kitap koyup kapak açmadan geri getirmek ✅
Youtube'da tüm kanallara üye olup tekrar dönüp bakmamak ✅
Telegram'da dil gruplarına katılıp telegrama bile girmemek ✅
Hayat planı yaptığın listeyi ertesi gün kaybetmek ✅
Bu döngüyü hiç kıramamak ✅✅
"Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda kat’î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum: Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki,
🟤Gofretleri "başkalarına dağıt" diyerek almayan çocuk konuştu: "İyilik yapan, iyilik kazanır derlerdi. Annem doğru söylemiş. Anneme her zaman inanırım"🥰
Bazı üniversitelerde okuyan arkadaşlar kelimenin tam anlamıyla cihat yapıyor. Mücadele ettikleri azgın azınlık cahiliye dönemini aratmayacak bir küfürle sağa sola salyalarını akıtıyor. Bunlara karşı dik duran, mücadele eden nice gençler var. Allah razı olsun hepsinden.
🔴 Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki Müslüman öğrenciler, okulda gelenek haline gelen cübbe ve sarık giyilerek İslami değerlerin alaya alındığı “İnek Bayramı" etkinliğini basıp tepki gösterdi!
Fırat İlahiyat'ta Suriyeli bir hoca Filistinli'lerin kendi ülkelerine geldiklerinde halkta oluşan huzursuzluğun had safaya çıktığını, fakat Allah'ın onları buna mukabil yurtlarından çıkarıp başkalarına muhtaç hale getirdiğini anlatıyordu.
"Yıkılan bir camide Müslüman yoktur!" Alın size bilimsel ispat! Allah'a iman etmiş ve O'nun evinde, huzurunda ibadete durmuş birisi depremden neden korkar? Ölürse, cennet ile mükafatlandırılmayacak mıdır nasılsa? Huşu içinde Allah'tan gelecek ölüme kucak açması gerekmez mi? >>>
Bu videodaki değil, o gün dünya üzerinde yaşayan insanların tamamı şu an hayatta değil. Ölüm gibi bir gerçekliğe bu kadar yakında olup hissedememek, görmezden gelmek insanın kendisiyle hatta varlığın bütünüyle kurabileceği ünsiyete de zarar veriyor.
190 bin soru çözmüş. 190 bin. Sınavda ise sorular çok zor olduğu için yapamamış ve gözleri şişene kadar ağlamış. Sistem bozukmuş. Ortaokul düzeyindeki çocuklara başarıyı mutlak varılması gereken hedef gibi gösterip böyle tepkiler vermesine şaşırıyor ebeveynler.
Bu ülkede evine ekmek götüremeyen, çocuğunun istediği çikolatayı alamayan anne babalar, gündelik işlerde çalışıp üç kuruşa canlarını korumak için sığmış mülteciler var; hiçbiri şu köpekler kadar değer görmedi, dikkate alınmadı. İnsanı yaşat ki devlet yaşasından itleri yaşatmaya..
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, sokak köpeği sorununu nasıl çözdüklerini anlattı:
▪️15 dönümlük rehabilitasyon merkezi kurduk.
▪️Mama fabrikası kurduk.
▪️15 veteriner ile kısırlaştırma odaları yaptık.
▪️100 dönüm ormanda yer ayırdık.
Yeşilçam'da oluşturdukları sıkma baş kapıcı kadın profiline o kadar inandırmışlar ki kendilerini Müslüman birinin en ufak başarısında çamur atmak için sıraya geçiyorlar. Görüntü müptelası laikuslar biraz çıplaklığa, biraz açık ten ve sarı saça memleketi satar.
Lisedeyken İstanbul trafiğinde çokça vakit geçtiği için otobüste cüz okumayı adet hâline getirmiştim. Bir gün Bakırköy çevresinin seküler tipolojisine sahip orta yaşın üzerinde bir abla karşıma oturdu. İçimden şimdi kesin bana saydırıyordur diye geçirdim.
Şimdi böyle retorik yapınca iyi bir şey söylediğini sanıyor insanlar ama öyle değil. 30 kişilik sınıflarda bir çocuğun dersi sürekli "neden" sorularıyla bölmesi ve bunu yaparken veliden destek bulması sorgulayan insan yerine narsisist ve şımarık bir insan ortaya çıkarır.
Lise çağlarımda bir yakınımın alkollü bir mekanda yaptığı paylaşımı görmüştüm. Hemen hamiyetim kabarmış, dini retorikle dolu nasihat içerikli bir mesajı yapıştırıvermiştim. Halbuki en az 10 belki daha fazla senedir selam bile vermediğim biriydi.
Bir de şu var; içinde bulunduğumuz nimetleri sanki biz kazanmışcasına hareket ediyoruz. Halbuki bir şekilde ikram ve ihsan edilmiş; ki bu fazlaca şükrü gerektirir. Bunu fark etmeyince başkalarının şartlarını ve koşullarını bilmeden kolayca hüküm verebiliyoruz.