Ne zaman burda ağacın üstünde oturan birilerini görsem arkadan fotoğraflarını çekmek istiyorum. Hem çok güzel görünüyorlar hem de aşk, büyü vs filmindeki bir sahneyi hatırlatıyor.
Ne kadar övsem az kalır. Her sayfasına tebessüm ettiğim, bazı anlarda kahkaha attığım harika mı harika bir çizgi roman. Çizerin mizahı, hikayeyi işleyişi ise muhteşem. Mutlaka okunmalı.
Latin Amerika sinemasının süper kahramanları hep ilgimi çekmiştir fakat bu filmlere gösterilen rağbet az olduğundan çevirileri yok denecek kadar az. Haliyle "Batwoman"ı Mubi'de görür görmez izledim. Alabildiğine saçma ama türün meraklıları için eğlenceli bir seyir sunuyor.
Bir gün evdeki teki kaybolmus çorapların çokluğunu görünce acaba çamaşır makinesinin içinde bir geçit var da baska yere mi yolculuk yapıyorlar gibilerinden tuhaf düşünceler geçiyordu aklımdan. Jesse Jacobs'da aynı bilinmez sorunu yaşarken aklına böyle bir fikir gelmiş belli ki.
" Bendeki bütün fotoğraflarını sildim. Yani, neredeyse hepsini. Geriye sadece bu kaldı. Şurada, öndesin. Tuileries bahçesindeyiz, 8 Aralık 2013, saat 17.36. Bana doğru dönmüşsün, bana bakıyorsun, bana gülümsüyorsun... En azından ben öyle sanıyorum."
Bu tarz ince ruhlu filmlerin hüznü ve sevinci yaşatma şekli çok tatlı ve içten oluyor. Mutlaka seyredin.
+ Bilmiyorum. Sanki bana ihtiyacın yokmuş gibi.
- Sana ihtiyacım olmadığını düşünmüştüm.
+ Şimdi değişti mi?
- Seni bir kere tanıdım. Artık öyle değilmiş gibi yapamam.
Bulunduğu ortama bir türlü adapte olamayan Fran'in garipliği ilk yarida filmin odak noktasıyken, geri kalan sürede insanı dönüştürebilecek şeyin birine karşı hissedilen duygular olabileceği fikrini taşıyor. Bu noktada etkileyici, keskin bir romantizm beklentisine girmeyin yalnız.
Bugün içimden birden " Akira kurusoğan" diyip gülmeye başladım. Ofistekiler neye güldüğümü sorunca bir şey diyemedim. Hem Kurosawa'yı bilmezler hem de benim bayağı espri anlayışım karşısında bön bön bakarlar.
Çizimleri ile şimdiye kadar gördüğüm en havalı işlerden biri Brodeck Raporu. İçine kapalı bir toplumun akılalmaz cehaleti ile bilinmeyene duyulan korkuyu ve doğurduğu sonuçları öyle etkili anlatıyor ki her bir panelini hayranlıkla inceledim.
Gece vakti ateşin etrafında anlatılan hayalet hikayelerinin başka bir versiyonu gibi. Masa başında toplanan arkadaşlarının anlattıklarıyla Lulu'nun başından geçenlere tatlı bir merakla tanıklık ediyoruz.
Beklentimin üstünde çok iyi, farklı bir kitapla karşılaştım. Bu da tipik super kahraman hikayelerinin dışında olmasından kaynaklı. Çoğunlukla kaygılar ve sorgulamalar ile geçen monologlardan oluşuyor.
Eskiden film festivallerini kaçırmazdim artik festivallere akın eden itici insan topluluklarına tahammul edemiyorum. Gerçi genel olarak insanlar tiksinc geliyor.
Alan Moore'un Cehennemden Gelen'i okuyorum. 4. Bölüm bitmesine rağmen henüz Karındeşen Jack'in hikayesine geçmedi ama tek meselesi bu da değil zaten. Bir bakıyorsunuz masonlara sonra mitlere ardından tarihsel kişiliklere değiniyor. +