gezi'den sonra, "akp'nin ekmeğine yağ sürmeyelim" diyerek sokağı marjinalize etmenin sonuçlarını yaşıyoruz. sokağın meşruluğunu kaybederseniz, "devlet nerede", "hükümet istifa" demenin bile kriminalize edildiği, sadece resmi siyasetin meşru olduğu bir yere doğru gideriz böyle.
Barış Bildirisi'ni imzaladığım gerekçesiyle 15 ay ertelemeli hapis cezası almıştım. Talebimiz üzerine yeniden yargılama yapıldı ve bugün ben de beraat ettim.
dedem paşabahçe, annem belediye işçisi. kendi emeğimle araştırma görevlisi oldum. 5 yıl önce bugün, 7 şubat 2017'de khk ile ihraç edildim. bu hükümet olmasaydı şu an üniversitede ders veriyordum. akp'nin akademi için tek anlamı yıkım ve çürümedir.
#7
Şubat2017
twitter'ın aksine ekşi sözlük yönetimi yıllardır iktidarın taleplerini ikiletmeden yerine getirdi. kullanıcı ip adreslerinin yargı ile paylaşılmasından, rahatsız olunan başlıkların silinmesine, hatta rahatsız olunacağı endişesi yaratan (gg) başlık ve entry'lerin direkt olarak+
kanlarımızda duş alacaklarla, bize sivil ölüm biçenler birbirlerinin pislikleri üzerinde tepiniyor, biz hepimiz olduğumuz yerdeyiz. "bu suça ortak olmayacağız" sözünden bu yüzden korktular. birbirlerine ancak suçlarıyla bağlılar.
8 mart yürüyüşüne saldırılmasını konuşamıyor, ezan meselesini konuşuyoruz. Hegemonya böyle bir şey, post-truth falanla alakası da yok, tamamen siyaset.
ben de katılayım size. sizin dekan olduğunuz fakültede araştırma görevlisiyken, bir bildiriye imza attığım için doktora sürecinde ihraç edildim. odamı toplarken yanımda olan arkadaşlarım fişlendi, hak ettikleri kadroları ancak mahkeme kararıyla alabildiler.
para karşılığı kendi "yaratıcı" reklamınızı yaptırabileceğiniz pr ajansı 140journos'un yerlikaya siparişi son videosu gerçekten inanılmaz. deriniyle islamcısıyla devletin sağ kadrolarının elinde büyüyen bir örgütün bütün suçlarını bir adli tıp uzmanının üzerine yıkıyorlar resmen.
1. İşkence kamu görevlilerinin kasıtlı, korkutma, sindirme amacıyla yaptıkları bir şiddet eylemidir. Fail kamu görevlisi olduğundan devletlerin önleme, uygulamama ve cezasız bırakmama sorumluluğu olan mutlak yasak bir suçtur.
ekşi'ye uygulanan bu sansür, twitter özelinde söylenen "dezenformasyona karşı bizimle işbirliği yapmıyorlar" argümanının nasıl bir yalandan ibaret olduğunu bir kez daha gösterdi. tek amaçladıkları kendilerini eleştiren bütün sesleri susturmak.
altun'un hayali gerçekleşmiş.
ama kültürün değil devletin ve paranın gücüyle. akp'nin kültür politikasının ve kültürel niteliğinin kalibresi anca d&r'a çökmeye yetiyor.
kılıçarslan aslında açık konuşuyor. filistin meselesi, biz onu iç siyasette kullanabileceğimiz, mazlum rolümüzün arkasına fon yapabileceğimiz sürece bizim meselemizdir diyor. bu nedenle, israil'le ticareti büyüten partronlarını değil demirkubuz'u hedef alıyor.
GAZZE KONUSUNDA SUSANLAR KİMLERDEN TALİMAT ALIYORLAR?
İsmail Kılıçarslan: Açık çağrımdır; Gazze hakkında yarım cümle kurmayan Zeki Demirkubuz'un yeni filmine gitmeyerek boykot etmemiz gerekir.
@_aydinunal
@kilicarslan_is
#Siyaseten
yönetim tarafından ayıklanmasına kadar iktidarın suyuna gitti. ancak ekşi'de yazar olmak için uzun bir süre çaylak olarak beklemek ve onay almak gerektiğinden ak troll'ler istedikleri kadar manipüle edemediler sözlüğü.23 yıllık süreçte yazar olanların çoğunluğunun muhalif olması+
doktora mezunlarının genel ruh hali bu şekil. garip bir dönemdeyiz. kamu açısından bakarsak, çalıştığı alana tutku besleyen, temel motivasyonu entelektüel merak olan binlerce doktor adayı/doktor dışarıda tutuluyor, kendi alanı dahil olmak üzere herhangi bir entelektüel faaliyete+
Doktorayı bitirdikten sonra 15'e yakın, belki daha fazla, farklı işe başvurdum. STK'ler, çeviri şirketleri, yayıncılar, üniversiteler... Son başvurumu bugün yaptım. İki yıl olacak işsizliğim; çok yorulduğumu ve her geçen gün gittikçe daha fazla çöktüğümü söylemeliyim.
Doktora öğrenciliği işten sayılmadığı için, “gerçek hayat”la alakası olmayan konularda “deli gibi” okuma yapıp, sabah akşam bilgisayarın başında “klavye hırpalamak”, başta aile olmak üzere, çevre tarafından pek de muteber sayılmıyor.
Bugün doktora öğrencisi olduğum Marmara Üniversitesi kampüslerine girişimin, KHK'lı olduğum gerekçesiyle, yasak olduğu söylendi güvenlik tarafından. Öğrencilikten de atmayı düşünüyor musunuz acaba?
@eminarat
"Öğrenciler tez şirketleri ve dolmalarla mezun olurken, hocalar da parayı bastırıp makale yayımlatabildikleri dergilerle, atıf çetesi şeklinde ünlenen, yine para karşılığı atıf aldıkları sistemle puan üstüne puan topluyor."
kocaeli üniversitesi'nde barış akademisyenlerine mobbing uygulayan, akp'li rektörün ekibinde yer alıp, onur hamzaoğlu'nu soruşturan, aslı kayhan hocamızın ihraç edilmesinde büyük payı olan bu adam engels falan anlatıyor, şaka gibi.
📣 Çağdaş Felsefe Tartışmaları
Sinan Özbek’in Sunumuyla:
Friedrich Engels
Z. Soner Dinç
Umut Mahir Özen
Dila Ak
📅 15 Haziran Salı
🕑 20:30
📞 05397980171
📍 İzlemek için:
Etkinlik linki:
bu troll hesapların etkinliğini büyük oranda düşürdü. yazarlar troll'lerin başlıklarına entry girmediği için bu başlıklar öne çıkmadı, hedeflenen troll'leme amacına ulaşamadı. durum böyle olunca ak troll, rende binası ve btk işbirliğiyle site erişime kapatıldı.+
sitenin içeriğini önemli oranda şekillendirdi. buna karşılık ak troll'ler pasif hesapları satın alarak, sitenin işleyişine aykırı bir şekilde sözlüğe doluştu ve twitter'dakine benzer bir faaliyetin içerisinde girdi. ancak yazarların ak troll'lere yönelik engelleme kampanyası+
akademisyen olmak istiyorsun, yüksek lisansı bitireli bir iki yıl olmuş, adının duyulduğu ilk "çalışma" hükümet emriyle hazırlanan bir gazeteci fişleme belgesi. her şey başlamadan bitti. hadi geçmiş olsun.
bir yandan seneler önce başlattıkları üniversitelere saldırı operasyonlarını devam ettiriyor ve bunun kapsamını genişletiyorlar, diğer yandan yaklaşan seçime yönelik yeni bir "mağdurluk" piyesi ortaya koyuyorlar. ama o kadar mağdur değil muktedir hissediyorlar ki, "laikler için +
Taşra Üniversitelerinde neler oluyor? Aksaray Üniversitesi'ne gelen yeni bir akademisyen diğer akademisyenlerin dikkatini çekti. Üniversite'de Ankara'dan "yukarından" bir tavsiyeyle atandığı söylenen Zehra Zulal Atalay Laçin...
saraydan "bütün barış akademisyenlerine ret kararı verin" emrini alan akp yargı kolları bana da bildirdi kararını. bu suçlarınızın unutulması için daha da alçalacağınız günler pek uzak değil.
#gerid
öneceğiz
ülkeyi soyup soğana çevirenler biriken öfkenin iktidara değil de en zayıf halkaya yönelmesi için bir neo-nazi özentisini piyasaya sürdüler. iktidar siparişi olsa bile her faşist örgütlenmeye karşı uyanık olmak gerekiyor.
ki hala bu argümanı savunanlar var. tribünleri destekleyip, sokağa çıkan sosyalistleri marjinal ilan edenler, ikisinin aynı şey olduğunu anlamak istemiyor. ama akp hem tribüne, hem sokağa aynı şiddetle ve aynı amaçla saldırıyor.
4 yıl boyunca Erdoğan'a danışmanlık yapmış ve akp medyasının oluşturulmasında, yani gazeteciliğin tarumar edilmesinde, önemli bir rol oynamış akif beki'yi de atlamamak lazım.
başvuralı 4 yıl oldu. komisyonun görev süresi iki kez uzatıldı. 126 bin başvurunun 115 bini hakkında karar açıkladılar, tek bir barış akademisyeni hakkında karar vermediler. karar açıklama hızı geçen seneye göre 10 kat yavaşlatıldı. tek amaçları oyalamak.
Dört kardeşin aynı anda intihar etmesinin ardından, komşular ve esnaf yoksulluktan bahsederken, işin bu yanını atlayıp, daha ilgi çekici başka nedenlerin peşinden gitmeye araştırmacı gazetecilik denmiyor. İlk baktığınız yer, haberden ne elde etmek istediğinizi gösteriyor.
khk bir apartheid aparatıdır. vatandaş olmayan vatandaş yaratma yöntemidir. on binlerce insan herhangi bir hukuki işlem olmadan, sadece idarenin keyfine göre listelere eklendi, insanların kimlik numaralarının yer aldığı bu "linç listeleri" resmi gazetede yayımlandı. +
bu aynı zamanda sizin gazeteciliğinizi, akademisyenliğinizi, akp'ye karşı direnişinizi, ödediğiniz bedelleri de önemsemiyoruz demek oluyor. her devrin insanları için umut verici bir dönem.
140Journos'un konuşmacılardan belgeselin genel çerçevesini gizlemesi ve insanların kendilerini peker anlatısının yan unsuru olarak bulması epey etik dışı bir tarz. ancak 140 etikle pek ilişkisi bulunmayan, piyasa odaklı bir yapı olduğu için öncesinde defalarca eleştirilmişti.
büyük alim, düşünür, entelektüel diye parlattıkları adamı, dümdüz ve basit gerçekleri dile getirince, "felsefi ve derinlikli bakış"ınla bunlardan anlamazsın sen diye susturmaya çalışıyorlar.
Yusuf Kaplan: "Devlet hala orada yok. İnsanlar perişan durumda, daha oraya çadır gitmedi. İletişim sistemi gitti. Dürüst olmamız gerekiyor" dedikten sonra AK Parti'ye yakın sunucu iktidara laf gelmesin diye elinden gelen her şeyi yaptı!
katil doktoru katleder, bakan olayı bulandırmaya çalışıp ardından muhalefet liderini hedef alır, yargı ışık hızıyla olay hakkında yayın yasağı koyar, bakanın troll ordusu da “tabipler birliği kapatılsın” diye sahaya sürülür. akp’nin özeti gibi bir gün.
OHAL komisyonu, Özışık'ın açıklamalarıyla ilgili anında açıklama yapmış, tarafsız ve bağımsız olduğunu iddia etmiş.
Zahmet olmazsa, 4 seneyi aşkın zamandır, üstelik başvuruların %91'i sonuçlanmışken, neden tek bir Barış Akademisyeni hakkında karar vermediğinizi açıklar mısınız?
israil'de tam şu sıralar başka bir cem küçük şunları yazıyor: "hamas'ı savunan adamın yeri üniversiteler değildir." her devletin çeşitli boy ve ebatlarda kendi cem küçükleri vardır.
PKK’yı savunan adamın yeri üniversiteler değildir. PKK’yı savunan teröristle aynıdır. İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamı kendi durumunla aynı sanırsan daha çok aç kalırsın.
1071 akademisyenden birisi de, okulun kaynaklarından kendisine maddi kazanç sağladığı ve bir öğrenciyi taciz ettiği iddiaları nedeniyle dekanlıktan alınan bir isim.
instagram filtresine benzer bir gösteri formatı oluşturmuşlar, bu sabit kalıyor, sadece içerik değişiyor. konunun gerektirdiği biçemi düşünmek zahmetine katlanmıyorlar. esenler otogarı da, onlyfans meselesi de, adnan oktar örgütü hikâyesi de birebir aynı üslupla anlatılıyor.
Kedicik belgeseli baya ciddi ve adli bir konuyu hikayesinde büyük boşluklar bulunan bir kurguya dönüştürerek, absürt ve sansasyonel bir tarikat anlatısına indirgemiş. Ki zaten 140 journos'nun estetik rejimi bizzat bağlamsızlaştırma üzerine bina ediliyor.
dezenformasyon üzerinden ahlaki panik yaratıp sansüre meşru bir zemin sağlamak için çırpınan ikili: fahrettin bey ve atakan.
fahrettin'in amacı hakikat tekelini eline almak.
atakan'ın amacı daha fazla para kazanmak.
"Beykoz Operasyonu sonrasında birkaç yıllığına dağılma süreci içerisine giren Hizbullah, 2004 sonrasında kamusal alanda (...) stk, dershane, platform ve mitinglerle görünürleşmiştir. (...) Bu dönemin ana özelliği daha önce hiçbir eylemini üstlenmeyen ve hiçbir legal faaliyette+
o süreçte yanımızda duran bir bölüm başkanı hocamıza yapmadığınızı bırakmadınız. medyadaki kankalarınız ihraçlarımızı "sivil ölüm isteriz" diye kutladılar.
"Grev hayatı felç etti" çok saçma bir klişe.
İnsanlar hayatları için greve ve sokağa çıkıyor.
Felç olan fotoğraftakinin ve onun temsilcisi olduğu kapitalistlerin hayatı.
Çöpler toplanmıyor, okullar kapandı, toplu taşıma çalışmıyor... Fransa'da milyonlarca kişinin katıldığı son yılların en büyük genel grevi hayatı felç etti.
ufuk uras, hasan cemal ve cengiz çandar’ın herhangi bir konudaki herhangi bir fikrinin önemsenmesi 2 vekil az çıkartmaktan çok daha tehlikeli bir durum.
Tip'in aday göstermediği iller zaten genellikle Hdp'nin güçlü olduğu yerler, halbuki esas Batı'daki illerde, ortak listede buluşmak yerine "yarışalım" tutumu risk içeriyor ve artık oylar iktidara yarıyor, "İnce sendromu" maalesef burada da geçerli.
Vahdet Mesut Ayan (
@vahdetmesut
) ile birlikte derlediğimiz "Anaakım Medya Çökerken Alternatif Medyanın Eleştirisi", um:ag yayınevi'nden çıktı. Bu kitapta, AKP'nin medya alanını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmesinin ardından çeşitli yöntemlerle gazetecilik +
bu konuşmadan "bizi eskisi kadar merakla dinlemiyorlar" anlamını çıkarmak için ciddi çaba gerekir. bora, aslında oldukça genel geçer gerçeklerden bahsediyor. anti-entelektüalizm sağı güçlendirir, solu güçsüzleştirir. sol içerisindeki "tartışmanın kaybı" sadece neoliberal+
Tanıl Bora: "Bütün dünyada ve Türkiye'de güçlü bir anti-entelektüalizm var. Entelektüeller ve entelektüel faaliyetler bundan 10-20 yıl önce olduğu kadar saygın değil. Kimse onları o kadar merakla dinlemiyor"
@cakir_rusen
Selami Kuran, Marmara'da bizlere "memuriyetten çıkarma" cezası veren kurulda yer alıyordu. Kurulun kararı oy çokluğuna dayanıyordu ve Kuran'ın oyu atılmamız yönündeydi. Karar YÖK'e gitti, ancak YÖK bir karar vermeden zaten KHK'lar ile ihraçlar başladı.
"Akademi sınıfsal gerçekliğin en fazla hissedildiği alanlardan biri. Devlet okullarında okumuş, yabancı dil öğrenme ayrıcalıklarından faydalanamamış; (...) yurtdışına çıkmamış, kültürel sermayesi ite kaka orta sınıfa tekabül eden insanlar için koşullar diğerleriyle eşit değil."
Ergin Bulut'la (
@ergincloud
) K24 için bir Dijital Kapitalizm dosyası hazırladık. Bu kapsamda, bu işe kafan yoranlardan birer kitap önerisi istedik. Ortaya, özellikle teknoloji pazarlamacılarından bıkanlar için, eleştirel ve sağlam bir okuma listesi çıktı.
daktilocular, bulu'nun görevden alınmasında direnişin etkisinin olmadığını kanıtlamak için mesaiye erken başlamışlar. bunlara göre zaten direniş başlı başına bir öcü. siyaset aşağıdan değil yukarıdan yapılmalıdır, bütün çabaları da bu yukarıya analiz analiz yükselmek.
karşı duyarsız, üniversite yerine herhangi bir kamu kurumunda memur olsa hayatında bir şey değişmeyecek binlerce akp/mhp referanslı insan bu kadrolara dolduruluyor. kadrolaşma bir yandan da nitelikli insanların güvenceli kadrolara erişmesini engellemek için kullanılıyor yani.
yaşasın cehennem" sloganını atabiliyor, bir kadın akademisyeni dört bir koldan hedef gösterebiliyorlar. bu sloganın tam tersi atılsa yaşanabilecekleri hepimiz tahmin ediyoruz. gücün ve zalimliğin şımarıklığından başka bir şey değil bu yaşananlar. arkadaşımızın yanındayız.
4 yıl önce bugün, 7 Şubat 2017’de, 686 no'lu
#KHK
ile 184
#Bar
ışBildirisi imzacısı hocamız daha ihraç edilmişti! Biz hep
#S
özümüzünArkasındayız,
#GeriD
öneceğiz: #ÜniversitelerBizimdir,
#Bar
ışTalebiSuçOlamaz!
"Trendyol’un kurucu CEO’su Demet Mutlu bundan iki yıl önce 205 milyonluk bir yalı aldı. Bu lüks yaşamların karşısında ölümden dönen işçiler var. 205 milyon TL’ye yalı alan insanın o deponun çatısını yaptırmaya mı, o depoyu değiştirmeye mi gücü yetmiyor?"
Sendikalaşma nedeniyle işten çıkarılan
#Trendyol
’un İstanbul Esenyurt deposundaki işçiler 28 Ağustos'tan bu yana direnişte.
#TrendyolBoykot
Polis şiddetine ve baskılara rağmen süren mücadeleyi ve somut talepleri Trendyol işçilerinden dinliyoruz...
Tezi inceleyen ekipteki Ahmet Gökçen, Marmara Üniversitesi'nin hakkımızda verdiği memurluktan men kararında imzası olan komisyon üyesiydi aynı zamanda. olmadığı masa yok.
6 yıl önce bugün “bu suça ortak olmayacağız” dedik. Havuz medyasından, mafyaya, yargıdaki ve üniversitelerdeki aparatçiklerine kadar ellerindeki bütün araçlarla saldırdılar.
6 sene sonra güncelleyelim: bütün suçlarınızın hesabını soracağız.
#reddinizireddediyoruz
İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsünde öğrencilerin Onur Haftası vesilesiyle düzenlemek istediği Onur Pikniği, üniversite çevresinde toplanan gerici grupların linç tehditleri sebebiyle iptal edildi
Bir arkadaş barış akademisyenleri için "insan içine çıkamamaları lazım" diye buyurmuş. Arkadaşa bakıyoruz, amcası AKP milletvekili. Eşiyle kendisi aynı üniversitede işe alınmış, sonrasında aynı fakülteye atanmış, kendilerine özel oda tahsis edilmiş. Ve bilmediğimiz bir sürü şey.
AKP'nin üniversiteye verdiği zarar, ihraçlarla, yeğen-kuzen kadrolaşmasıyla sınırlı değil. Üniversite kavramını toptan bir enkaza çevirdiler. Özellikle etik boyutun yeniden inşa edilmesi çok uzun bir zaman alacak.
Rus devlet televizyonunun yaptığı, Netflix'in yayımladığı Trotskiy dizisi Chernobyl kadar anti-komünizm eleştirisi almadı. Üstelik 1986'yı değil 1917 ve devamını anlatıyordu ve saçmalık düzeyinde anti-komünistti.
bütün bunlara, neoliberal girişimci üniversite modelinin, teknik olmayan ve kâr getirmeyen bilgiyi değersizleştirmesi eklenince, sosyal bilimlere, özellikle bunların eleştirel yorumlarına, emek harcamış insanlar için elinde kalan sadece çıkışsızlık oluyor.
1071'i tutturamayan imza kampanyasında marmara iletişim farkını yine ortaya koymuş. senelerce birlikte çalıştığımız, yüzümüze "ihraç edilmeniz çok yanlış" diyen insanlar hapse atılmamız için çırpınıyor. çünkü yerleştirildikleri makamlar her şeyden daha önemli.
stk piyasası ise en vahşi ortam. sembolik sermayesi ve network ağı ile belli avantajları elde etmiş kişiler bu piyasayı yönlendiriyor ve bunun aşağısında düşük ücretlere çalışmak için, stk'cılığın süslü cümleleriyle üstü örtülmeye çalışılan, çirkin bir rekabet sürdürülüyor.
bahsi geçen yayının kalitesini anlamak için önce bu arkadaşların çektiği "devrimden sonra" filmini izlemenizi öneririm. parti komiserleri kapı kapı dolaşıp işçilere devrim olduğunu haber veriyordu.
Bu hayırseverlik bakışı gerçekten sinir bozucu. Ben de akpli dekanlardan görmediğim mobbingi, ihraç sonrası çalıştığım ve başında çok solcu bir akademisyenin olduğu bir projede yaşamıştım. Hayırsever mobbing.
Arkadaşlar, bir süredir buralarda yokum, az varım. Bunun bir sebebi bir ara hesabıma erişemedim, bir sebebi de bir meşguliyetim vardı. Şimdi size meşguliyetimi anlatayım. Ama az sabredin aşağılara doğru okuyun, çünkü bu aynı zamanda bir dönem ve KHK'lılık hikayesi.
özelde de, çoğu üniversite zaten sizden entelektüel bir nitelik beklemiyor. diploma üretim sürecinde çalışmanız yeterli. buralarda çalışma koşulları feci. nitelikli üniversiteler ise çok dar bir kadroya ihtiyaç duyuyor ve burada kültürel sermaye duvarları oldukça yüksek.
iktidar medyası-muhalif medya ikiliği birçok kişi için kazanç kapısı oldu. akp'li olduğu dönemde basın özgürlüğüne yönelik birçok operasyonun parçası olan kişiler, gazeteciliğe dair herhangi bir başarısı olmamasına rağmen, sırf kamp değiştirdi diye el üstünde tutuldu.
çocuklara tecavüz eden bakanların, oktar'ı güçlendiren siyasilerin, örgütü kollayan savcıların, para karşılığı haber yapan gazetecilerin, örgütle ilişki içerisinde olan patronların ismi anılmazken, fincancı 5 dakika boyunca konuşuluyor, birçok rezil suça karışmış eski örgüt +
parayla makale yayımlatma sahtekarlığı sözde bitmişti. 600 tl istiyorlar kitap bölümü için. akademinin “I am Delighted to..."dan daha önemli sorunları var sanırım.
akademiyi bu kadar fetişleştiren hesaplar sadece benim mi sinirimi bozuyor? akademik ritüeller üzerine bitmek bilmez bir akıl fikir verme yarışı. Üstelik çalışılan alana dair bir şey söylemeyen, içerikten mahrum bir biçim fetişi. Akademinin daha önemli sorunları var sanırım.
bir khk'lı bir işe girmeyi başarabildiyse e-devlet'te sgk girişi yapılırken koskoca "bu şahıs kamu görevinden ihraç edilmiştir" uyarısı çıkıyor. yani bir khk'lıyı işe alırken onun khk'lı olduğunu bilmemek imkansız bir şey.
Peki, bir-iki ‘hot-zot’ta arkasında durmaktan vazgeçecektiniz de bu işi neden yaptınız, KHK’lileri ve ‘sakıncalıları’ neden istihdam ettiniz öyleyse? Şu hâlde olmak hiç zorunuza gitmiyor mu hakikaten, muhterem CHP’liler?
✍️ Murat Sevinç yazdı
2005te üniversiteye başladığımda, bir resim bölümü hocasını, dersinde nü resim yaptırdığı gerçekçesiyle bıçaklaşmışlardı. şimdi bu bıçaklı saldırganların reisi, görev kabul etmeyen akademisyenleri hedef gösteriyor, öğrencilere terörist diyor. üniversitelerde terörün ismi bellidir
Bir kişi değil, bir suç örgütü. Sayıları, en geniş halkayla, 100 bini bulur. Bunların da hizmet ettiği bir sınıf var: sermaye sınıfı. Elbirliğiyle son büyük soygun planlarını uyguluyorlar.
Gazetecilik alanını tarumar etmek, medyayı bir propaganda makinesine çevirmek için halktan gasp edilen parayla fonlanmakla, gazetecilik yapmak için, tüzüğü ortada olan bir vakıftan, fon almak arasında dağlar kadar fark var. Tıpkı seninle gazeteciler arasında olan fark gibi.
476 bin dolar mı? Amerikan vakfı mı? Kabaca 4 milyon lira mı eder? Gazetemin yazı karşılığı verdiği üç kuruş telif dışında medyadan para kazanmayan ben "yandaş"ım, Ruşen Çakır muhalif. Anlaşıldı merkez, tamam!
Gazze’deki katliamlar başladığı günden beri, iktidar ideologları bu meseleyi İsrail’e karşı uluslararası alanda yürütülmesi gereken bir mücadele olmaktan ziyade, İslamcı kanadı konsolide/politize edecek, karşı cepheyi köşeye sıkıştıracak bir iç siyaset malzemesi olarak kurguladı
Dr. Emre Tansu Keten, Altın Kelebek ödül törenini yazdı: "Altın Kelebek ödülleri etrafında yaşananlar da gösteriyor ki artık kültürel alan 'konuşma mecburiyeti' ile sınanıyor."