Yeniden başlayacağız. Sahaf açacağız. İstavrit tutacağız. Edirne'den peynirler gelince sevineceğiz. Samandağlılar bellerini doğrultunca defne sabunu ve salça yollayacaklar. Sahafta uzun sohbetler edeceğiz. Tomris'i, Ece'yi, Edip'i anacağız. Çok şükür bugün de ölmedik diyeceğiz.
Babam ülkemizin ilk helikopter pilotlarındandı. Beyoğlu'na kravatsız çıkmayan beyefendilerdendi. Bana hep nazik olmamı nasihat ederdi. 80'lerde en önemli şair ve yazarlarla dostluklarım oldu. Çünkü nezaketi ve saygıyı hiç elden bırakmadım. Bu çağa rağmen nezaketinizi koruyunuz.
"Salona giriş yaptı" değil, "salona girdi"; "bildiri dağıtımı gerçekleştirdik" değil, "bildiri dağıttık". Arkadaşlar kulağımızı ters elimizle göstermeyelim. Bu ucube, dolambaçlı anlatımı bırakalım.
Öğrenciye, Fransız Devrimi, diyorum bön bön bakıyor;
markette kasiyere, kahverengi toz şeker yok mu diyorum, o nedir hocam, diyor;
spikere, "de mi" diye bir soru yoktur, diyorum, yüzünü ekşitiyor.
Eve damacana su getiren çocuk, Panait Istrati'nin romanından bahsediyor. 😅
Kabataş Erkek Lisesinden sınıf arkadaşım Sevgili Küçük İskender’i (Över) kaybettiğimizi duydum, üzgünüm. 38 yıl önce teksir odasında çoğalttığımız derginin sayfalarıyla uğurluyorum onu.
Tanımadığınız bir insana “sen” diye hitap edemezsiniz. O kişi size kendisine “sen” deme hakkı verirse “sen” diyebilirsiniz. Bu kural, asgari ölçüde edinilmesi şart olan bir aile terbiyesi ve görgü kuralıdır. Bilmeyene “güle güle” derim.
Tanımadığımız insanlara nasıl “siz” diyorsak sokakta tanımadığımız kişilerle röportaj yaparken “siz” demeliyiz. Aynı bülten içinde sokaktaki işsiz gence “sen”, Profesöre “siz” denilmez.
Müşfik Kenter, Pekcan Koşar, Alev Sezer, Zekai Müftüoğlu, Mümtaz Sevinç, Kerem Yılmazer, Sezai Aydın ve Sungun Babacan’dan sonra seslendirme serüvenimdeki son ustamı da kaybettim. Üzgünüm. Köksal Engür Ağabeyim, görüşmek üzere.
Deprem bölgesindeki çocuklar için atıştırmalık çağrısı paylaşıyoruz. “Hah tamam, çocuklar kanser olsunlar” diye tepki geliyor. 2 gofret veya bir çikolata yiyen çocuk niye kansere yakalansın yahu? Ruhunuz hastalıklı sizin, ruhunuz!
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Bana takipçi değil insan lazım.
Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan.
Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta.
Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Yarın kendimizi şu lafları etmemek için frenleyelim: felan, aşko, güno, kral, ayneeen, aynen öyle, tabikide, şako, kedo, erko, adına, sıkıntı yok, o değil de, hacı, bre, kardişim, günün sonunda, yav he he, atıyorum...
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
45 yıllık bir Salacaklı olarak şöyle bitireyim geceyi.
Ece Ayhan’ın ‘Mor Külhani’ şiirinde dediği gibi:
“Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler”
Az önce Mustafa Kemal Atatürk’ün ABD elçisini Atatürk Orman Çiftliğinde ağırladığı 8 dakikalık filmi seyrettim. “Tahsin Bey burada neler yaptığınızı anlatır mısınız?” diyor. “Tahsin, anlat” demiyor!
Kadın öldürmeyi, “insan çok sevdiğini öldürebilir” diye meşrulaştırmaya çalıştılar, diğer tanıtım filminde kadın bedeninin en hunharca kullanıldığı pavyon çalışanlarının emeğini estetize etmeye uğraştılar. Sonuçlarını da “kurs” veya “eğitim” diye yutturmaya çalışmak, alçaklıktır.
Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
10 adet rakam vardır ve bunlar 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9’dan oluşur. Sayıları yazılı olarak göstermeye yarayan işaretlere rakam denir. 548 bir sayıdır ama rakam değildir. Her rakam bir sayıdır ama her sayı bir rakam değildir. Rakamlar yan yana gelerek sayıları oluşturur.
Dilimizde “F” harfini “ef” değil “fe” diye, “s” harfini ise “es” değil, “se” şeklinde söylüyoruz. “Se dört yüz” ve “fe otuz beş” diyelim. Ama jet modeli, füze modeli diye itiraz edenlere cevabım, o zaman “es four hundred” ve “ef thirty-five” diye tamamını İngilizce telaffuz edin.
3,5 yaşındayken büyük Adapazarı depreminden sağ kurtulmuş, aylarca çadırda yaşamak zorunda kalmış biriyim. Çocukların o koşullarda nelere özlem duyabileceğini hissedebiliyorum.
Türkçe'miz, Türkçe'de, Türkçe'nin vb. kullanımlar yaygın yapılan hatalardır. Doğruları Türkçemiz, Türkçede ve Türkçenindir. Türkçe kelimesinden sonra hiçbir ek kesme işareti ile ayrılmaz. +
Yerli yemek kanalında Türk aşçı sunucu: “Garlic ve taze krema koyarsanız iyi olur.” dedi. Sarımsak derse incileri dökülür tabii. Hemen o kanalı terk ediyorum.
Üç gündür memleketteki her türlü sorunu bir kenara itip
#KateMiddleton
‘a yoğunlaşan bazı yurttaşlarımızın psikolojik durumları hakkında çok endişeliyim.
Brieflemek, level atlamak, deadline, focuslanmak, down olmak, push etmek, brainstorm yapmak, check etmek, free friday diyen dillerimizi, dünyanın bütün eşek arıları soksun!
Çağımızın yegâne ölçü birimi TIK oldu.
Bi TIK daha daha kahve koyar mısın?
Müziğin sesini bi TIK açar mısın?
Bi TIK indirim yapar mısınız?
Arabayı bi TIK geri alır mısın?
Logoyu bi TIK büyütelim.
Bi TIK tiz söyleyebilir misin?
Hay TIK'ınız batsın!
“Ok atarken kekemeliğin sorun oluyor mu?” diye soru soran biri, sunuculuk ve komedyenlik yapıyor.
Sporcunun “ok atarken konuşmuyorum” cevabı karşısında utanmıyor ve sırıtıyor.
Sokak röportajı yaparken insanlara, “amca, teyze, dayı, abla” demeyin. Stüdyoda program yaparken mesleğinde deneyimli olan kişilere “Fikret abi”, “Miyase abla” vb. demeyin. Herkese “siz” diye seslenin lütfen. Kamuya sesleniyorsunuz, kamuya.
Herkes kendi işini yapsın. Ben açık kalp ameliyatı yapıyor muyum? Hayır. Çocukluğumdan beri dilimizi konuşarak, seslendirme yaparak hayatımı kazanıyorum. Her gün dilimizin kurallarını, inceliklerini öğreniyor ve paylaşıyorum.
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Özellikle kadın bedeni üzerinden küfürlü mesaj paylaşanlara tahammülüm kalmadı. Bu dili terk edelim lütfen. Bir insanın çıktığı yeri küfre dönüştürmesi, beyinsizliktir.
10 adet rakam vardır ve bunlar 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9’dan oluşur. Sayıları yazılı olarak göstermeye yarayan işaretlere rakam denir. 548 bir sayıdır ama rakam değildir. Her rakam bir sayıdır ama her sayı bir rakam değildir. Rakamlar yan yana gelerek sayıları oluşturur.
Türkçe'miz, Türkçe'de, Türkçe'nin vb. kullanımlar yaygın yapılan hatalardır. Türkçemiz, Türkçede ve Türkçenindir, yazalım. Türkçe sözcüğünden sonra hiçbir ek kesme işareti ile ayrılmaz. +
Bu akşam Beşiktaşlı olduğumu öğrenen 25 kişi daha takipçim olmaktan vazgeçmiş. Niye takip ettiniz, niye bıraktınız? Türkçeye saygı duymakla Beşiktaşı tutmanın ne ilgisi var? Biri ulusal kimlik sorunu, diğeri sosyal spor kulübü taraftarlık tercihi.
“Ne ... ne de ...” kalıbıyla başlayan cümlenin fiili olumlu olmalıdır. “Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz" değil, “bu dünya ne sana ne de bana kalır".
Az önce üstadım dinlemiş haber verdi. Bir özel radyoda sunucunun teki: "Binanın yıkılabilitesi..." demiş. Kendisinin “boynunun devrilibilitesi” nedir, merak ediyorum.
Bana takipçi değil, insan lazım. Bilgilerimizi paylaşıyoruz bu mecrada ama saygısızlığa ve terbiyesizliğe asla izin vermem. Gereğini yapar, güle güle derim. Beni her takip edeni, takip etmek zorunda değilim. Edep!
Brieflemek, level atlamak, deadline, focuslanmak, down olmak, push etmek, brainstorm yapmak, teyitleşmek, check etmek, free friday diyen dillerimizi, dünyanın bütün eşek arıları soksun!
Tanıştığım biri konuşmaya başladığında, "tekrardan, aynen, aynen öyle, tabii ki de, sıkıntı yok, günün sonunda, geçtiğimiz ay, bi'de bunu dinle, de mi, di mi, he he, o değil de, he mi, senlen, demincek, an itibariyle" diye sözler ediyorsa yeniden görüşmemiz pek mümkün görünmüyor.
“Yanlış ifade ettiysem özür dilerim” demiyorlar, “yanlış anlaşıldıysam, yanlış değerlendirildiysem özür dilerim” diyorlar. Yani “ben doğru anlattım, siz yanlış anladınız”. Çok ayıp, çok. Kibir ve Türkçe bilmemek.
89. kez yazıyorum: Dilimize Arapça ve Farsçadan geçen sözcüklerden düzeltme işareti (şapka) asla kaldırılmadı. (Hâlâ, vâris, âşık vb.) Ama Batı dillerinden geçen sözcüklerden (reklâm, plâstik vb.) düzeltme işareti 2005’te kaldırıldı.
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım. Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan. Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta. Bir Hocam hesabımın kilidini aç demeseydi, korumalı hesapla devam ederdim. Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Her zaman söylüyorum: Bana takipçi değil insan lazım.
Bilgisini paylaşan, bilmediğini soran, ukalalık etmeyen, aşağılamayan.
Hepimiz öğrenciyiz bu hayatta.
Saygı ve sevgi en önemli kavramlardır.
Şu meşhur "yanlış anlaşılmış", "yanlış anladın" ifadelerine artık bir son verelim. "Yanlış anlattım galiba" ya da "yanlış ifade ettim sanırım" diyelim.
10 adet rakam vardır ve bunlar 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9’dan oluşur. Sayıları yazılı olarak göstermeye yarayan işaretlere rakam denir. 548 bir sayıdır ama rakam değildir. Her rakam bir sayıdır ama her sayı bir rakam değildir. Rakamlar yan yana gelerek sayıları oluşturur.
Yaklaşık 30 yıl önce TRT’de bir dublaj sırasında replikte geçen 64 sayısını, “atmış dört” diye söylemişim. Sungun Ağabeyim, “altmış dört diyelim Suhacığım” diye uyarmıştı. O günden beri 60’lı sayıların geçtiği her replikte onu anarım. Seni hiç unutmayacağım güzel kalpli insan.
Sahilde, “aşkım havluyu uzatır mısın?” diyenlere sık rastladım bu yaz.
“Aşkım” lafını her duyduğumda, ucuz bir yerli TV dizisi seyrediyorum zannediyorum kendimi.
Ne kadar yapay bir sesleniş!
Dil ve özelde Türkçe, benim çok hassas olduğum bir konudur. Bu konuda esnek olamam.
“Memleket böyleyken, dil bilgisine takılmayalım” görüşüne katılmıyorum. Memleket böyleyse Sanskritçe mi konuşacağız?
Ceket düğmesi iliklemenin incelikleri:
1. Eğer 3 düğmeli ceket giyiyorsanız ayakta iken ortadaki düğme mutlaka iliklenir. 2. Şayet 2 düğmeli ceket giyecekseniz bu ceketin ayakta iken sadece üst düğmesi iliklenir. 3. Kruvaze ceket ise ayakta iken her iki düğme de iliklenir. +
Biri size "diksiyon eğitmeniyim" diye kendini tanıtıp, "tekrardan, aynen, aynen öyle, tabii ki de, sıkıntı yok, günün sonunda, geçtiğimiz ay, bi'de bunu dinle, de mi, di mi, he he, o değil de, he mi, senlen, demincek, an itibariyle" diye konuşuyorsa hemen olay yerinden kaçın!
Oğuz Atay’dan Bir Bilim Adamının Romanı kitabını okuyun, aydın ne demek, Türkçe neden değerlidir, bir öğrenin, İTÜ mensubu ve mezunu olmanın kıymetini öğrenin.
37 yıl önce derslerde tuttuğum notları temize çektim.
Güzel Konuşma İlkeleri:
Dinleyiniz.
Az konuşunuz.
Çok az şaka yapınız.
Zarif iltifatlarda bulununuz.
Dedikodu yapmayınız.
Övünmeyiniz.
Muhatabınıza önem veriniz.
Kaba ve argo sözlere yer vermeyiniz.
Ölen arkadaşlarının ardından yas tutan maden işçisine mikrofon uzatıp “neler hissediyorsunuz şu anda?” diye soru soran muhabirin insanlığına tüküreyim. Bu muhabiri çalıştıran yayın kuruluşu ve bu dangalak herifi mezun eden okul hakkında daha tumturaklı sövgüler düşünüyorum.
Dünyada en çok konuşulan 4. dil olan ve 500.000’e yakın söz varlığı olduğu ileri sürülen yani bu denli zengin olan Türkçemizi doğru ve güzel kullanalım. Av yasağı da sona erdi, balık yiyelim ki beynimize fosfor girsin.
Bir dili düzgün konuşmak, sadece ana haber spikerleri için geçerli değildir. Bankacı, manav, öğretmen, yönetmen, apartman görevlisi vs. herkes o dili güzel konuşmalıdır. Çünkü o dil, annemizin bize ilk hecelerini öğrettiği dildir. Biz bu dili telefonda yazışmak için öğrenmedik!
Biri size, "yapıyor olacağız, tekrardan, aynen, aynen öyle, tabii ki de, sıkıntı yok, günün sonunda, geçtiğimiz ay, de mi, di mi, he he, o değil de, he mi, senlen, demincek, an itibariyle" diye konuşuyorsa hemen olay yerinden uzaklaşın.
44 yıl boyunca Fransa’nın sömürgesi kalmış Fas. Spiker “Fransız kültürü etkisi altında kalan Fas” dedi. Sömürge ülke olursan mecburen etkisi altında kalırsın kardeşim! Biraz ders çalışıp mikrofon başına oturun!
Kadınlar protokol kurallarında, devlet başkanlarının bulunmadığı ortamlarda önceliklidir.
Odaya kadın girdiğinde erkek her zaman ayağa kalkar, kadın oturmadığı müddetçe de yerine oturmaz. Kadın odadan çıkarken yine erkek ayağa kalkmalıdır. Kadının karşısında yayılarak oturulmaz.
Üniversiteye adım atan öğrencilere ilk hafta e-posta yazma kurallarını öğretmeliyiz. Ödev gönderiyor, ilişikte ödev dosyası var, o kadar. Merhaba yok, isim yok, konu bölümü boş bırakılmış. "Kimsiniz" diye yazınca "hoca, e-posta adresimde yazıyor ya" diyor. scndk@... yazıyor. :))