istanbul'dan kalkıp karayolu ile siirt'e kadar geldim. ülkenin dağı taşı ne kadar güzelse şehirler o kadar acınası, yine görmüş oldum.. dört bir yanda aynı çirkinliği kurabilmek anlaşılır şey değil.
..sonra balık demiş ki: "inmedim derinlere sesini işitmek için", kuş demiş ki: "çıkmadım yükseklere seni görebilmek için." masal bu kadar. iyi geceler.
yıllar önce masaya oturup da tek başıma japonca çalışmaya koyulduğumda, günün birinde tokyo camii'ne staja gelip japonya büyükelçisi ile tanışacağımı hiç hayal etmemiştim :')
Farsça-Türkçe okuma metinlerinin olduğu bir kitap aldım. Hikâyenin biri şöyle başlıyor: "Bir varmış, bir yokmuş, Allah'tan başka hiç kimse yokmuş."
"یکی بود، یکی نبود، غیر از خدا هیچ کس نبود."
filistin'e verdiği desteği ukiyo-e resmiyle gösteren bir japon. warda satoko çizmiş.
川から海までパレスチナに自由を
"from the river to the sea, palestine will be free."
reçel kuran, turşu yapan, mantarları tanıyan, şifalı otları bilen, ekip biçen, çiçek seven, bahçesinden topladıklarıyla mis gibi yemek hazırlayan insanlarda ayrı bir enerji var, bende hiç olmayan.
"Bunları paylaşmayın herkes bilmesin" gibi tepki geldi birkaç tane. Kötüyü eleştirirken iyinin yayılmasını istememek abes. "Dış çekim veya renkli hiç mi yok" diye de sorulmuş, var tabi, "paylaşıyorum".
çinli ressam ali lei gong'un "iz" isimli sergi açılışına katıldım bugün. sanatçının türkiye'deki ilk kişisel sergisiymiş.. öyle güzel ki. ilgili dostların dikkatine sunarım.
"gereksiz hüzünden sana sığınırım" diye bir duam var. gereksiz, yani sızlanmanın ötesine geçemediği için herhangi bir yaratıcılığa imkân tanımayan; nerden geldiği belirsiz, haliyle nereye götüreceği de belli olmayan, tek yaptığı aklı da ruhu da ziyan etmek olan parazit bir hüzün.
aklına gelen herşeyi söyleyip, durmadan konuşan insanlar için "beyin ishali" olmuş diyor yukio mişima. daha sosyal medyayı görmemişken koyuyor bu tanıyı, yıl 1950.
Fotoğrafçı Xavi Bou "Eğer kuşlar havada uçarken iz bıraksaydı nasıl görünürdü?" diye sormuş ve beş yıllık bir çekim çalışması sonucu ortaya böyle fotoğraflar çıkmış. Martılar, sığırcıklar ve daha nice kuşun gökyüzündeki hareketi.
"her an incinebilir kibirli kalpleriyle" diye bir tanım kullanıyor mişima. hakikaten de çok çabuk incinmek nahiflikten ziyâde kibirle ilişkili olamaz mı?
Hasan Çelebi'den icazet alan Japon hattat Fuad Kouchi Honda'nın çalışmaları.
Bazen göğe yükselten bir üçgen, bazen içine çeken bir girdap ama her hal-ü kârda o derin mavi.
bol vakit, hiçbir şeye vakit ayıramamak ile aynı kapıya çıkıyor çoğu zaman. sonsuza kadar yaşasaydık muhtemelen ne bir eser üretebilir, ne de harekete geçebilirdik.. insana güç veren şeyin ölümsüzlük değil de, sınır ve sınırlanma olması ne güzel.
doğanın kayıtsızlığı var üzerimde. hani nehir hep bildiği gibi akar, çiçekler açıp sessizce solar, dağlar kimsenin yolunu gözlemez ya.. öyle bir kendi hâlindelik.
dün annemin doğum günüydü ve ilk kez "gerçek" bir kimono hediye ettim ona. bu bile büyük hayaldi benim için. sıradaki, beraber japon köylerini gezmek.♡
japoncada kelebeğe "çoo çoo" (ちょうちょう) denilmesini seviyorum. üstüne hikâyeler kuruyorum.. diyorum ki,
"çoo çoo: kelebeğin çiçekten ayrılırken çıkardığı kanat sesinden türemiştir. bugünkü insanlar bu sesi duyamaz."
Japon yönetmen Hayao Miyazaki'nin kurucuları arasında olduğu Stüdyo Ghibli'nin tanıtıldığı "Ghibli Müzesi”
Mitaka’ya sırf burası için giderim. Aynı o filmler gibi, muazzam.
gül, vazifesinin güzel yaşamak olduğunu bilir. o bunu başarmıştır. biz ise hayran ve dalgın, gülü seyrederiz. insan seyredendir.
Richard E. Miller (1875 - 1943)
fikir ve hislerini hemen o an dile getirebilen insanlara imreniyorum. ben sevdiğim bir resmi bile yıllar sonra paylaşıyorum bazen. mişima'nın "kekeme duygular" diye ifade ettiği hâl üzereyim.